AHŞABIN KİMLİK
BULDUĞU RİZE GELENEKSEL MİMARİSİ
Bir yörenin
mimarisini, o yöre insanlarının yaşamla ilgili ihtiyaçları ile bu ihtiyaçların
karşılanabilmesinde yararlanılan olanakların uyumu belirler. Rize
mimarisi, ülkemizin çeşitli yerleşim alanlarına göre farklı sosyo-kültüre
sahip toplumun, yine farklı doğal koşulların elverdiği olanaklardan
yararlanarak ilginç çözümlerle biçimlendirildiği yapı sanatı ve yerleşme
anlayışının eseridir. Bu yüzden Rize, ahşaba dayalı yapı sanatında
kendine özgü buluşları ve çözümleri ile ulaştığı başarı açısından
Anadolu Mimarlığının belki de en karakteristik yöresidir. Yöre
mimarisinin sunulabilmesinde, öncelikle yerleşme karakterinin oluşumunu
irdelemek ev ve eklentilerinin aile işletmesindeki yerini belirlemek, mekan
organizasyonunu ortaya çıkarmak ve daha sonra yapı sanatının özelliklerine
doğru, genelden ayrıntıya ulaşmak daha yararlı olacaktır.
Doğal Yapı
Bilindiği gibi bölgenin arazi yapısı ülkemizin en genç, en engebeli sıradağları
sayesinde güneyinden, doğusundan ve sınırlarımızın dışında
kuzeyinden tecrit edilmiş olması yüzünden yalnızca batı ve kuzeybatıdan
esen nemli rüzgarların ulaşmasına izin vermektedir. Kuzeyden esen soğuk rüzgarların
perdelenmesi ve batıdan yamaçlara ulaşan nemli rüzgarların sıradağları
aşamaması, yöreye yağışlı ve ılıman bir iklim kazandırmıştır. Bu
durum narenciyeye kadar varabilen çok zengin floranın özellikle kıyı
kesiminde yaygınlaşmasını sağlamıştır. Kıyıdan iç kesimlere yükseldikçe
çam, ladin, kestane, ceviz, gürgen, pelit, ardıç vb. türlerinden oluşan
orman alanları 2000-2500 metre yükseltilerdeki yaylalarda yalnız çam türleri
ile son bulmaktadır. Ülkemizin en yağışlı bölgesi olması, Rize sıradağlarının
denize yönelmiş yamaçlarında kıyıya dik inen çayların ve derelerin
zamanla yataklarını aşındırmasına ve derin vadilerin oluşmasına neden
olmuştur. Bu engebeli ve çok hareketli topografya yöreye farklı bir
karakter kazandırmıştır. Bu yüzden yöre insanı yaşamını devam
ettirebilmesi için doğanın olumsuz etkilerini kendi lehine çevirmek üzere
sürekli mücadele vermiştir.
Yerleşme
Rize'de yerleşme karakteri, kıyı ve iç kesimler olmak üzere iki farklı
doku oluşturur. Günümüzde kıyı kesimi iç kesimlerden göç çekmektedir.
Oysa 20 yy'ın ortalarına kadar iç kesimlerdeki kırsal yerleşmelerde daha
çok nüfus barınırdı. Eskiyi yaşayanlar korsanlar yüzünden kıyı
kesiminin pek emniyetli olmadığını anlatırlar. Cumhuriyetten sonra özellikle
kıyı yollarının genişletilmesi ile deniz ulaşımına karşı kara taşımacılığının
yoğunlaştırılması kıyı yerleşmelerinin çoğalması ve büyümesine
neden olmuştur.
İç kesimlerdeki yerleşmeler
daha çok vadi yamaçlarında yer alır. Yerleşme ile topografya arasında
uyumluluk vardır. Çok engebeli ve geçişe olanak tanımayan arazi parçaları
boş bırakılmış, buna karşılık küçük düzlükler, su başları ve güneşlenme
olanaklarının elverdiği kesimler ise küçük ve dağınık mahalleler biçiminde
yerleşmeye açılmıştır.
İç yerleşmeler arazi
yükseldikçe yerini mezra olarak isimlendirilen geçici yerleşmelere bırakır.
1000 metre 2000 metre rakımlarındaki geçici yerleşmelerde evler daha basit
ve küçüktür. BAGEN ve KOLİV olarak isimlendirilen bu evler ya köyden
uzaktaki tarlaların domuz, ayı ve diğer hayvanlardan korunabilmesi amacıyla
ekin kaldırılıncaya kadar ya da yaylaya gidiş ve dönüşler sırasında
konaklamak üzere arada bir kullanılır.
Arazinin yerleşmeye
izin verdiği en son rakım 2000-25000 metre yükseltilerdeki yaylalardır.
Burada ki ahşap evlerde Haziran, Temmuz, Ağustos olmak üzere üç ay yaşandığından
mezra yapılarına oranla daha gelişmiştir. Yaylaya çıkış amacı
hayvanları taze otlarla beslemek ve onlardan daha verimli, daha kaliteli süt,
yağ, peynir, et ve benzeri gıda maddeleri elde etmektir. Bu nedenle yayla
evlerinde hayvan barındırılan mekanlara, insana ayrılan mekanlardan daha
çok özen gösterilir. Yayla evlerinin yapı detayları köy evlerine göre
oldukça kaba ve basittir. Evlerin araziye yerleşiminde belli oranda tesadüfilik
olmasına rağmen yine de otlaklara hakim olma, manzaraya yönelme, gruplaşma
ilkelerine uyulmuştur.
Bölgede genellikle dağınık
olan yerleşim dokusu, iç kesimlerde daha sıklaşır. Yer yer insanların
pencerelerinden yüksek sesle konuşup anlaşabildikleri mesafelere kadar
birbirine yaklaşan akraba mahallelerine rastlanır.
Yerleşmenin dağınıklığının
öncelikli nedeni, yörede her ailenin 3-5 dönümünden 150-200 dönümüne
kadar çeşitli büyüklüklerde araziye sahip olması ve evini kendi arazisi
içinde kurma isteğidir. İkinci nedeni ise Anadolu'nun diğer bölgelerinde
toplu yerleşmeyi zorunlu kılan içme suyunun Rize'de her arazinin içinde ya
da yakınında var oluşudur. Ancak içerilere doğru yükseldikçe kıyı
kesimine oranla su olanaklarının azalması su başlarında toplanan sık
dokulu yerleşme karakterini ortaya çıkarmıştır.
Evin araziye oturuşunda
suya yakınlık, sabah güneşini görme, ekili alanları kontrol edebilme ve
en önemlisi güzel manzarayı görebilme gibi ilkeler esastır. Doğal koşulların
belirlediği olanak ve koşullara göre belirleyici ilkeler çoğalabilir. Örneklenirse
kar yağışının yoğunlaştığı iç kesimde ev kurmak için arazinin çığ
altında kalmayacak bir bölümü seçilir.
Bir ailenin barındığı
yerleşim ünitesi, hayvanların kışlık yiyeceklerinin korunduğu, BAGEN
(Samanlık) insanların kışlık gıda depolamasında kullandıkları
SERENDER ve ambarlar, bazı evlerde fırın, bazı evlerde evde ayrı tuvalet
gibi küçük yardımcı yapılar evin yanında yer alarak oluşur. Genellikle
fındık, mısır, meyve ve sebze üretimiyle geçinen insanların iç kesimde
hayvancılıkla, kıyı kesimlerde ise balıkçılıkla uğraşmaları evlerin
yakınındaki yardımcı birimlerin arasında ahır ve kayıkhane gibi yapıların
da yer almasını zorunlu kılar.
Son 30-40 yıldır çay
üretiminin yaygınlaşması, özellikle daha önceleri az çalışan erkek nüfusa
iş olanakları sağlamış ve geleneksel üretimlerin bazıları sona ermiştir.
Tüketim için üretimin giderek azalması, serender ve ambar gibi yerleşim
ünitesi içinde ki yardımcı yapıların da eski önemlerini yitirmelerine
neden olmuştur.
Kent ve kasaba yerleşmelerinin
eski karakteri bahçeli evlerin yanyana geldiği seyrek yerleşim dokusu iken,
zamanla ticaret ve hizmet sektörlerinin çoğalmasıyla binalar sıklaşmış,
yükselmiş ve bitişik yerleşme düzenine dönüşmüştür. Konumuz kapsamına
giren Artvin, Rize ve Trabzon'un kent içindeki geleneksel yerleşme düzeninden
hemen hemen hiçbir iz kalmamıştır. Kasabalar ise plansız ve düzensiz yapılaşmanın
sonucu olarak son yıllarda tıpkı kentlerdeki gibi eski görünümlerini
yitirmişlerdir. Günümüzde ancak teknolojinin, ulaşımın ve iletişim araçlarının
henüz girmediği ya da geç girdiği iç kesimler, eski karakterini
koruyabilmektedir.
Malzeme ve Ahşap
Yapı Strüktürü
İklim yapısının yöreye
sunduğu olanakların en önemlileri su ve yeşilliktir. Yaşamın sürekliliği
için vazgeçilemeyecek bu iki gereksinim Rize'de fazlasıyla mevcuttur. Ahşap
kolay bulunan ve kolay işlenebilen bir yapı malzemesi olduğundan öncelikle
tercih edilmiştir. Topografya, iklim ve floranın belirlediği koşullar ile
diğer yerel malzemeler birlikte ahşabın farklı kullanım olanakları
sayesinde mimariye çeşitlilik içinde uyum kazandırmıştır. Ormanlarda çok
zengin flora bulunmasına rağmen yapı malzemesi olarak çam, ladin, kayın,
kestane gibi ahşabın dayanıklı türlerinin kullanımı yaygındır. Kıyı
kesiminde kestane iç kesiminde ise çam yakın çevreden elde edilebilmesi
nedeniyle en çok tercih edilen yapı malzemesidir. Bunlardan başka ardıç,
ceviz, meşe ve kara ağaç gibi daha az bulunan sert ağaç türlerine yer
verilmiştir. Ahşabın yanı sıra daha az bulunması nedeniyle ikinci derece
kullanılan yapı malzemesi taştır. Ayrıca özellikle kıyı kesiminde çatı
ve bacalarda tuğla, kiremit gibi pişmiş toprak kullanılmıştır.
Bu malzemeler yapı içinde
kullanılış biçimine göre sınıflandırıldığında yapı sistemleri
basitten gelişmişe doğru ahşap yığma, ahşap karkas ve karma olmak üzere
üç grupta toplanabilir.
Ahşap Yığma:
Ahşap yığma, yatay konumda üst üste bindirilerek dizilen taşıyıcı ahşap
elemanlarla kurulan yapı sistemleridir. Taşıyıcılar yatay olduğundan
dikey elemanlar yalnızca kapı ve pencere kenarlarına zorunlu olarak yerleştirilmektedir.
Köşelerdeki boğaz geçme ile kilitlenen birleşmelerin, sağladığı
rijitlik aralardaki kapı ve pencere boşluklarında zayıflamaktadır. Bu yüzden
iç ve dış yüzeylerde açılması zorunlu bütün boşlukların yanlarına
yatay elemanları tutan ve kapı ya da pencere kanatlarının tespitine olanak
veren dikey elemanlar yerleştirilmektedir.
Kütük Yığma:
Genellikle yerleşim birimlerinin tek katlı yardımcı yapılarında ve yayla
evlerinde uygulanmıştır. Temelinden çatı örtüsüne kadar ahşap malzeme
ile inşa edilmiştir. Yayla evleri balta ile işlenmiş silindirik kütüklerin
yatay olarak üst üste dizilmesiyle kurulur. Köşelere yörede KARA BOĞAZ
denilen geçmeli birleşme detayı uygulanır. İç ara bölmeler dahi dış
duvarlar gibi kaba işlenmiştir. Üst üste dizilen yatay ahşap taşıyıcılar
dış duvar elemanları ile birleştirilirken uçları dışarıya taşırılır.
Mukavemeti güçlendirmek için yapılan bu uygulama binanın plan düzeninin
cepheye yansımasını sağlamaktadır. Pencereler yatay kütüklerin
kertilmesiyle elde edilen deliklerden ibarettir.
İki eğimli beşik çatıda
taşıyıcı strüktür yine balta ile işlenmiş daha ince kesitli ahşap
malzeme kullanılmıştır. Üzerine 80-100 cm. uzunluğundaki düzgün elyaflı
kütüklerin balta ile yarılmasıyla elde edilen HARTAMA'lar bindirmeli
olarak yan yana ve arka arkaya dizilir. Çatı örtüsü olarak kullanılan
yarılmış tahtaların özelliği, ortaya çıkan lifler sayesinde yağmur ve
kar sularını yanlara kaçırmadan eğime doğru yönlendirmeleridir.
Kütük yığma sistemi
yaylaya yakın köylerde bodrum katlarda kış evi ve ahır mekanlarında
uygulanmış, üst katlarda ise yontma ahşap yığma tercih edilmiştir. Bazı
dağ köylerinde yayla evlerinde olduğu gibi tümü kütük yığma sistemler
görülebilmektedir.
Yontma Ahşap Yığma
Genellikle iki katlı olan köy ve kasaba evlerinin eski örneklerinde üst
katlar yontma ahşap yığma yapı sistemi ile inşa edilmiştir. Yarı gömülü
olan bodrum katlar kalın taş duvarlarla kurulmuştur. İlk örneklerinden
balta ile yontularak elde edilen 7-10 cm. kalınlığındaki tahtaların yatay
konumda taşıyıcı olarak kullanıldığı görülmektedir. Sonraları iki
kişinin kullanabildiği büyük hızarların devreye girmesiyle bu kalınlıklar
4-5 cm. kadar inceltilmiştir. Köşeler daha hassas işlenmiş BOĞAZ GEÇME,
detayları geliştirilerek birleştirilmiştir. Pencere ve kapılar yapının
yatay taşıyıcılarını boşluk boyunca tutan dikey elemanlar kullanarak
oluşturulmuştur. Kapı kanatları ve pencere kapakları döğme demir menteşelerle
tespit edilmiştir.
Çatı strüktürü
üç omuz ya da dört omuz olmak üzere yine demir döğme çivilerle tespit
edilerek kurulmuştur. Bunların yanı sıra kilit, halka ve çengel gibi
pencere ve kapı kullanımı için gerekli olan elemanlar döğme demirden yapılmıştır.
Bunların dışındaki tespit elemanı yalnızca ahşap kamadır. Çatı örtüsü
iç kesimlerde hartama kıyı kesiminde ise alaturka kiremittir. Yontma yığma
yapı örnekleri kıyı kesimlerinde kalmamış iç kesimlerde ise ulaşım
olanaklarının yeterli hale gelmediği yerleşmelerde şimdilik mevcutturlar.
Ahşap Karkas (Çatma)
Yapıların ana ve ara taşıyıcıları yığma sistemin aksine dikine yerleştirilmiştir.
Öncelikle taş duvarla hazırlanmış temel, eğimin düşük olduğu kesimde
kısmi bodrum oluşturacak şekilde yükseltilir ve bu duvarların üzerine düzgün
olarak hazırlanmış kalın ve geniş taban ağaçları köşeleri boğaz
yada KURT BOĞAZI geçmelerle birleştirilerek yatay konumda yerleştirilir. Köşe
birleşmeleri her iki yönde de birbirini bırakmayacak şekilde kenetleyen boğaz
geçme detayları yörede KURT BOĞAZI olarak tanımlanır. Taban ağaçlarının
önceden belirlenmiş noktalarına köşe ve ara dikmeler dikilir. Direk başlarına
da yatay kirişleme atıldıktan sonra üç yada dört eğimli çatı strüktürü
kurulur.
Ahşap karkas yapı strüktürü
yörede "Çatma sistemi" olarak bilinir. Bu yapı sisteminin dış
duvarının oluşumunda farklı uygulamalara rastlanır. Karkas sisteminin yüzey
boşlukları ahşap, yada taş malzeme ile doldurularak yüzey oluşturulmaktadır.
Eğer bu dolgu yatay olarak ahşap tahtalarla sağlanıyorsa BLOK AHŞAP
DOLMA, kare yada dikdörtgen şeklindeki boşluklara teker teker aynı formda
taşlar diziliyorsa GÖZ DOLMA, üçgen şeklindeki boşluklara birden çok taş
parçaları harç ile yerleştiriliyorsa MUSKALI DOLMA adı verilir. Ayrıca
yatay taşıyıcıların taşıdığı direklerin arası dikey elemanların
yakın aralıklarla ızgara oluşturduğu yine araları harçla taş parçaları
doldurularak kapatıldığı yörede CAKATURA olarak tanımlanan cephe dolgu
sistemi vardır.
Blok Ahşap Dolma
Yatay ve düşey ahşap yapı elemanlarının aralarındaki boşluk yatay
olarak blok ahşaplarla doldurulan cephe sistemidir. Bu sistemde taşıyıcı
yapı elemanlarıyla dolgu elemanları birlikte uygulanır. Çünkü yatay
olarak üst üste dizilen dolgular dikey taşıyıcılara açılan oluklara geçirilmektedir.
Böylece yapının yatay yüklere karşı mukavemeti artmaktadır. Pencere ve
kapı boşluklarındaki dikey taşıyıcılar aynı zamanda kapak ve kanatların
tespit edildiği kasa görevi görürler. Yatay ahşap elemanlardan oluşturulan
dış yüzeyler daha kalın iç yüzeyler ise incedir. Dış yüzeyin kurulmasında
üst üste dizilen yatay yapı elemanları ters v şeklindeki bindirmelerle dış
etkenlere karşı iç mekanı korurlar. İç bölmeler ise ahşap kamalarla
birbirine tespit edilmiştir.
Göz Dolma
Göz dolma tekniği ahşap yapılarda cephe yüzeyi oluşturma sistemlerinden
biridir. Rize yöresinde kıyı yerleşmeleri yapılarında göz dolma tekniği
yaygın olarak uygulanmış daha sonra yerini muskalı dolma ve cakaturaya bırakmıştır.
Blok ahşap dolmadan sonra göz dolma cephe tekniğine gerek duyulması,
zamanla ormanlık alanlarda tarla açılmasının yoğunlaşması ve büyük ağaç
türlerinin azalmasından kaynaklanmıştır. Yapı malzemesi olarak yalnızca
ahşaba bağımlı kalma yerine dolgu malzemesi olarak yöredeki taştan
yararlanma fikri bu zorunluluktan doğmuştur.
Cephe sisteminin
kurulmasında ahşap karkas sistemde yatay taşıyıcılar, dikey taşıyıcılar,
ara taşıyıcılar ve göz dolma dış yüzeyinin oluşturulması sırasında
yine geçme detaylardan yararlanılır. 3x10 veya 5x10 kesitli küçük ahşap
parçacıkların 17x22 veya 20x25 boyutlarında oluşturdukları kutu boşluklarla
göz dolma yüzeyinin strüktürü kurulur. Bu kareye yakın dikdörtgen
kutulara aynı form verilerek yassı dere taşları yerleştirilir. Bina
cephesine ahşap yüzey kurgusuyla taş malzeme arasındaki küçük boşluklar
kireç harçlarla sıvanarak doldurulur. Pencere boşlukları cephe yüzeyindeki
göz boyutunun verdiği olanaklara göre tespit edilir.
Genellikle yan yana 3 göz,
üst üste 5 ya da 6 göz boş bırakıldığında göz dolma cephe
sistemindeki standart bir pencere boyutu ortaya çıkmaktadır. Bundan başka
havalanması gereken tuvalet, depo, çatı arası gibi mekanlarda gözlerden
bazıları özellikle boş bırakılır. Göz dolma cephe kurgusundaki gerek
taş ve ahşap malzeme rengi, gerek pencere ve göz oranları gerekse detay mükemmelliği
yapıların çevreleri ile uyumunu ve yöreye özgü estetiğini ortaya
koymaktadır.
Muskalı Dolma
Muskalı dolma cephe sistemi, detaylardaki ahşap geçme yerine metal bağlayıcıların
devreye girmesiyle oluşmuştur. Fabrika ürünü çivilerin ahşap tespitinde
kullanılması detay işlemede kaybedilen süreyi kısaltmıştır. Göz
dolmada olduğu gibi muskalı dolma cephe sisteminde de yatay, düşey ana ve
ara taşıyıcılar aynen uygulanır. Sonra muskalı dolma cephe yüzeyinin düşey
taşıyıcıları 22-25 cm. ara ile yerleştirilir. Aralarında çapraz ahşap
parçalar ile üçgenler oluşturulur. Bu üçgen boşluklar içine kireç harç
ile küçük taş parçaları yerleştirilir. Pencere boşlukları ara
dikmelerin modülüne göre ayarlanır. Düşey boyutları gözdolmaya göre
daha serbesttir. Yine de bire iki oranında dikdörtgen biçimindedir. Muskalı
dolma cephe sistemi bazı uygulamalarda üzeri sıva ile kapatılır. Diğer
bazı uygulamalarda ise tüm cephe strüktürü dışardan algılanır.
Detaylamadaki tespitler
çivi ile gerçekleştirildiğinden göz dolma gibi sökülüp takılma özelliği
yoktur. Bu tür binalar bir kereye mahsus kurulurlar. Göz dolma tekniğinden
sonra ortaya çıkmasına rağmen, çivi tespitleri yüzünden detaylardaki sökülüp
takılma özelliğinin ortadan kalkması, binanın taşınabilirlik özelliğini
de ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle muskalı dolma tekniğini gelişme
olarak değil, aksine yalnızca yapım sürecini kısaltan basitleşmiş bir
sistem olarak değerlendirmek daha doğrudur.
Cakatura
Muskalı dolma cephe tekniğinin daha da basite indirgenmiş türüdür. Yatay
taban ağaçlarının köşesine dikilen ana dikmeler yatay yüklere karşı
iki yönde payandalar yerleştirilir. Ana ve ara taşıyıcılar yerleştirildikten
sonra cephe yüzeyini oluşturmak üzere tıpkı muskalı dolma tekniğinde
olduğu gibi 22-25 cm ara ile daha küçük kesitli dikmeler yerleştirilir.
Karma Yapı Sistemi
"Karma Yapı"
tanımı aslında yığma ve karkas sistemlerin bir arada uygulandığı yapılar
için kullanılır. Bodrum duvarları bu tanımı etkilemez. Ancak sistem tümü
ile karkas olsa bile dış duvarların kuruluşunda Blok Ahşap Dolma, Göz
Dolma, Muskalı Dolma, Çakatura Dolgu sistemlerinden en az ikisinin bir arada
kullanıldığı yapılar "Karma Yapı Sistemleri" kapsamına alınabildiği
gibi yığma-karkas sistemlerinin birlikte kullanıldığı yapılar yine
karma yapı sistemi olarak tanımlanabilirler. Yığma-karkas sistemlere en
tipik örnek, alt katı payandalı direkler üzerine oturtulan ahşap yığma
serender yapılarıdır. Bu uygulamanın tersi de söz konusudur. Kütük yığma
alt kat üzerine oturtulan ahşap karkas ahır ve samanlıklar da bu tür
uygulamalara örnek verilebilir. Ayrıca ahşap yığma tekniği ile inşa
edilmiş olmakla birlikte çepeçevre üç tarafı direkli ayvanla dönülmüş
dağ köyü evleri de "Karma Yapı Sistemi" sınıfına alınabilir.
Çatı Kuruluşu
Yapı sistemi ve dış duvar dolguları ne olursa olsun, Rize yapılarının
çatı kuruluşunda iklim koşulları önemli etkendir. Duvarların yağmurdan
korunabilmesi için saçaklar alabildiğine geniş tutulur. Çatı arasının
havalandırmasının nedenleri arasında, strüktürün nem hapsinden dolayı
çürümekten korunması. Kışın soğuk yazın soğuk. yazın sıcak havanın
çatı arasına sıkışması önlenerek oda ve diğer mekanların ısı
konforuna kavuşturulması, çatı arasına da saklanan bazı kuru gıda
maddelerinin çürümekten kurtarılması sayılabilir,
Çatı yüzeyleri iki,
üç ya da dört eğimli olabilir. Eğilimlere göre farklı görsel etki
yaratan bu çatı türleri yörede sırayla "semer", "üç
omuz", "dört omuz" olarak tanımlanır. Çatı örtüleri
eskiden balta ile yarılan ahşap tahtalar (Hartama) ile örtülü iken daha
sonraları kıyı kesimlerinde alaturka kiremit yaygınlaşmıştır.
Üslup Ve Estetik
Rize mimarisinin başarısı, asırlardır usta-çırak ilişkisi içerisinde
nesilden nesile aktarılan çok eski yapı bilgisinden ve becerisinden
kaynaklanır. Deniz teknesinden köprülere, mescitlere, evlere ve ev içinde
kullanılan kap, kacak, iskebe vb. pek çok araçlara kadar yaygın bir ahşap
işleme becerisi görülür. Mimarideki taş kullanımı daha ikincil planda
kalır.
Yörede yapı üslubu
ve estetiği, zorunluluktan doğan detay çözümlerinin olağanüstü ve zeki
buluşlarla adeta estetik amaçlı çözüme dönüştürülmesi sayesinde
doruklara ulaşmıştır. Yöre üslubunun en karakteristik özellikleri
"Göz dolma" dolgulu çatma yapılarda görülür. Göz dolma yapı
tekniği 17x23 boyutlarındaki ya da 20x25 boyutlarındaki dikdörtgen boşluklar
içine aynı ölçülerde hazırlanan dere taşlarının yerleştirilmesi ile
kurulur. Boşlukları oluşturan dikmeler ile yatay bağlantılar çivi ya da
benzeri hiçbir tesbit elemanı kullanılmadan geçme ile birbirine
irtibatlandırılan bu detaylamanın temel üstünden çatıya kadar geçerli
oluşu yapılara sökülüp kurulabilme niteliği de kazandırmıştır.
Detaylamadaki ustalığın örtülmemesi için özellikle sıvanmayan
duvarlar, problem çözerken estetik yaratabilen ustaların başarısını
dile getiriyor.
Bu evler, alabildiğine yeşil doğal içinde zamanla rengi kararan kestane ağacı ile kurulmuş dış yüzeydeki kutucuklara gri, yeşil, sarı, siyah gibi çeşitli renklerde dere taşlarının belki tesadüfi, belki de ustanın estetik anlayışına göre serpiştirilmesinin ortaya çıkardığı renk ve tekstürün etkisi ile insanlara mutluluk ve güzel duygular aşılayan bir ortam sunabilmektedir. Kimbilir, belki de insanların doğayı güzelleştirmesi gibi kutsal bir görevi, eski Karadenizli ustalar üstlenmişlerdi.