Derebeylerinin İsyanı
16
yy ikinci yarısından itibaren bozulan dirlik sistemindeki timar sahiplerinin
yerini çoğunlukla sipahi kökenli ayan adı verilen nüfuzlu ve zengin
kimseler almaya başlamıştı. Devlet bu kimselerden vergi ve asker toplanması
gibi işlerde yardım talep ediyordu. Önceleri devlet adına asker ve vergi
toplarken iyice güçlenince kendi adlarına asker ve vergi toplayan bu ayanlar
bazen güçlerini birkaç nesil sürdürmüş ve Anadolu'da yerel hanedanlar oluşmuştu.
İleri ki asırlarda güçlerini artıran ve bölgesel güç haline gelen bu
ayanlar bazen hudutların savunmasını bazen de bölgelerinin idaresini üstlenmişlerdi.
Ayanların gücüne dayanarak ayakta durmaya çalışan devlet, onların vergi
ve asker toplama bahanesi ile halkı soyduğu ya da birbirleri ile olan mücadelelerinde
halkı ezdiği zamanlarda onlara söz dinletememiş, çoğu kez söz dinlemeyip
baş kaldıran bir derebeyi diğerlerinin yardımıyla tepeleyebilmişti.
Devlet
bu kesmekeş içinde merkezi otoriteyi kuvvetlendirmek için bazı ıslahat teşebbüslerinde
bulunmuş fakat bu teşebbüsler kazan kaldırma ve isyan hareketleri ile boğulmuştu.
Gerek III. Selim (1789-1807) gerekse II. Mahmut (1808-1839) dönemleri bu
olayların yükseldiği ve kontrol altına alınmaya başladığı dönemler
olmuştur.
Tuzcuoğulları'nın
önderliğinde yaklaşık 20 yıl tüm Doğu Karadeniz bölgesini etkileyen
olayları, 17 ve 18. yy da Doğu Karadeniz bölgesinde de bir çok örneğini gördüğümüz
ve genellikle bir yada iki kazayı etkileyen büyük çapta eşkiyalık olaylarından
farklı bir nitelikte olması ve Rize tarihinde önemli yer tutması nedeni ile
burada ele alma gereğini duyduk.
Bugünkü
Artvin, Rize, Trabzon, Gümüşhane, Giresun, Ordu ve Samsun vilayetlerini içine
alan bu olayların en dikkat çeken hususu Tuzcuoğulları liderliğinde bazı ağa
ve mütegallibenin bölgenin merkezi olan Trabzon'u ele geçirerek bölgede
kendi yönetimlerini kurmaya çalışırken gerçek amaçlarının kendileri
gibi feodal kökenli fakat Osmanlı yönetimi tarafından Trabzon Valiliği görevi
verilmiş olan valilere ve onların yerel dayanakları olan ağa ve ayanlara üstünlük
sağlamayı amaçlamış olmasıdır.
Bu
olaylara damgasını vuran ve 1715 senesinde doğmuş bulunan Tuzcuoğlu Memiş
Ağa Hopa eşrafından Hamdi Bey'in oğlu idi. Başlangıçta ziraat ve
ticaretle uğraşırken edindiği servetle Rize ve Hopa taraflarının vergisini
devlete peşin ödeyip daha sonra bunu halktan tahsil eden bir mültezim olmuştu.
Tuzcuoğlunun Mültezimlik yaparken servetini ve gücünü daha da artırdığını
biliyoruz. Edindiği bu servetle Rize ayanlığında ele geçiren Memiş Ağa
bir yandan devlete vergisini peşin ödeyip köylere tahsildar sokmazken diğer
yandan askerlik çağına gelen gençleri kendi kapısında topluyordu.
17.
asırda Trabzon'a tayin edilen valiler aynı zamanda Karadeniz'in kuzeyinde
Osmanlı sınırlarını zorlayan Ruslar'a karşı hudutları savunmakla görevlendiriliyorlardı.
Asrın başlarında Azak Muhafızı olan valiler Trabzon'a uğramadan direk
Azak'a gidiyor, Trabzon'u da mütesellimleri vasıtası ile yönetiyorlardı.
Azak'ın düşmesinden sonra da bu durum devam etmiş, Trabzon valileri Sohum,
Anapa ve Faş Kaleleri muhafızı ya da Doğu Seraskerliği görevi ile Rus yayılmasını
durdurmakla görevlendirilmeye devam etmişlerdi. Devlet bu savaş ve seferlerde
bölgedeki bir çok ayan yada ağadan asker ya da malzeme tedarikinde yardım,
bazen de topladıkları askerlerin komutanı olarak sefere iştirak etmesini
istemişti. Tuzcuoğlu Memiş Ağa da bu ayanlardan biri idi.
1772
yılında valiliğine atanan Canikli Hacı Ali Paşa'dan (1772-1778) sonra
Trabzon bir dönem babadan oğula ve kardeşe geçen valilik görevi ile Canikli
ailesi tarafından yönetilmişti. 1790 yılında Anapa Muhafızı olan Canikli
Tayyar Mahmut Paşa'nın firar ederek Ruslara sığınmasından sonra Trabzon ve
Erzurum Valisi ve Anapa Muhafız olarak atanan Sarı Abdullah Paşa Trabzon'a
gelince hemen Anapa'ya gitmeyip Trabzon vilayetindeki Canikli ailesi taraftarı
olan bazı ağa ve ayanları tedip etmekle meşgul oldu. Tam bir yıl Anapa'nın
başsız ve desteksiz kalmasından faydalanan Rusların Anapa'yı ele geçirmesi
üzerine Sarı Abdullah Paşa için idam fermanı çıkartmış yerine Görele
Voyvodalığı ve Trabzon mütesellimliği görevlerinde bulunmuş olan Kuğuzade
Süleyman Paşa (1791-1791) atanmıştı. Trabzon'a gelen Kuğuzade Süleyman Paşa
kaleye sığınmış olan Abdullah Paşa'ya kendisine sadece Trabzon valiliği görevi
verildiğini ve isterse uhdesinde kalan Erzurum Valiliği görevine gidebileceğini
bildirir. Bunun üzerine kaleden çıkan ve Trabzon'daki taraftarlarından Kalcıoğlu
Ömer Ağa'nın yardımı ile Erzurum'a yollanan Abdullah Paşa şehrin dışında
Süleyman Paşa tarafından görevlendirilmiş olan Tuzcuoğlu Memiş Ağa tarafından
tuzağa düşürülerek öldürüldü.
1805-1806'da
Faş Kalesi Muhafızlığına atanan Memiş Ağa aynı zamanda Dergahmualla
Kapucubaşısı (Serbevvabin) rütbesi taşımakta idi. Trabzon valiliği görevine
atanan ve Canikli Tayyar Mahmut Paşa üzerine gönderilen Sadrıesbak Yusuf Paşa
ile birlikte hareket eden Memiş Ağa, 1809 yılında Rusların sınır kalesi
olan Faş'a saldırması üzerine Trabzon Valisi olan Şerif Mehmet Paşa'dan
(1809) Rize'den toplanacak askerle Faş'a gitmesi emrini aldı.
1812
yılında Trabzon ve Rize taraflarından toplanan askerin komutanı olarak Batum
Kalesi Muhafızlığına atanan Memiş Ağa'ya ayrıca Canik Muassılı
Hazinedarzade Süleyman Paşa'dan boşalan Gönye Sancağı'da verilmişti. Memiş
Ağa'nın selefi olan Hazinedarzade Süleyman Ağa ise vezirlik payesi verilerek
Trabzon valiliğine (1811-1818) atanmıştı.
Hazinedarzade
Süleyman Paşa bu sırada Rus hududunda bulunduğu için Canik'de bulunan kedhüdası
Çeçenzade Hasan Ağa'ya haber göndererek, Canik'den topladığı askerlerle
beraber hemen Trabzon'a gelmesini ve Kaymakamı olarak göreve başlamasını
istedi.
Trabzon'a
gelen Hasan bölgede şekavet yapan birçok ağa ve ayanı da hizaya sokmaya başlamıştı.
Bu ağalardan Tonya'da mütegallibelik yapan Hacısahiloğlu Ali Ağa, üzerine
gelen Hasan Ağa'dan kaçarak Of bölgesinin ağalarına sığınmıştı. Fakat
bir müddet sonra bölgedeki ağaları hizaya sokan Hasan Ağa duruma hakim olmuş
ve bölgede birkaç yıl düzen sağlanmıştı.
Daha
önce Faş ve Batum Muhafızlığı görevlerinde bulunan Hazinedarzade Süleyman
Paşa'nın bu görevlerde halefi olan Memiş Ağa ile araları Trabzon Valisi
olduktan sonra açılmıştı. Tarihçiler bunun bir alacak verecek meselesinden
dolayı olduğunu yazmaktadır. Birçok görevde halef selef olan Hazinedarzade
ve Tuzcuoğlu'nun arasındaki çekişme Hazinedarzade'nin vali olmasından sonra
Tuzcuoğlu'nun onun nüfuz dairesine girmeyi hazmedememesi ile başlamıştı. Süleyman
Paşa'nın şikayetleri üzerine Memiş Ağa'nın rütbeleri geri alınarak hakkında
tahkikat açılır. Başlangıçta Memiş Ağa'nın masumiyetine karar verilir.
Fakat tahkikat ilerleyince bilgisine başvurulanların bir kısmı Memiş Ağa'nın
lehine konuşurken bir kısmı da aleyhinde konuşur. Sonuç olarak hakkında
ferman çıkmış ve bir türlü ele geçirilemeyen Tonyalı Hacısalihoğlu Ali
Ağa'nın Tuzcuoğlu tarafından himaye edildiği ortaya çıkar. Bunun ve
Hazinedarzade Süleyman Paşa'nın ısrarı üzerine Tuzcuoğlu için idam
fermanı çıkartılır.
İdam
fermanı büyük bir gizlilik içinde Trabzon'a gönderilir ve buradan Faş'ta
bulunan Vali Süleyman Paşa'ya iletilir. Bu olaydan sonra Süleyman Paşa,
Tuzcuoğlu ile Hopa'da buluşur ve Sürmene tarafından şekavete kalkışan bazı
ağaların emir dinlemeyip isyan havasına girdiklerini onların tedibine dair
gelen emir bizzat Trabzonda bulunan Kaymakamı Çeçenzade Hasan Ağa'ya ulaştırmasını
ister. Amacı Memiş Ağa'yı başında bulunduğu kuvvetlerden uzaklaştırmak
ve Trabzon'da Hasan Ağa vasıtası ile idam ettirmek idi.
Memiş
Ağa'da kolay aldatılabilir bir insan değildi. 100'ü devirmiş yaşına rağmen
oldukça dinç ve tecrübeli idi. Hopa'dan yola çıkar ve Sürmene'ye kadar
gelir. Burada Ağalarla bir toplantı yapar ve durumu anlayarak Rize'ye döner
ve konağına kapanır. Memiş Ağa'yı elinden kaçırdığını anlayan Süleyman
Paşa, Rus hududundaki hareketlilikten dolayı Erzurum Valisine yardım emri aldığı
için kuvvetlerini hudutta tutarak bu işi Çeçenzade Hasan Paşa'ya havale
eder. Bu durum Memiş Ağa'ya yaramış ve taraftarların cürretini artırmıştı.
Tuzcuoğlu'nun üzerine Trabzon ağalarından Şatırzade Osman Bey ve Kara
Numan Bey komutasında kuvvetler gönderilir.
Etrafına
asker toplayan ve taraftarlarına harekete geçmeleri için mektuplar yazıp
haber gönderen Memiş Ağa 1815 yılında bölgede bir isyan hareketi başlatmıştı.
Of ve Sürmene tarafındaki ağalar Memiş Ağa'dan işaret alınca harekete geçmiş
ve bulundukları kazaları ele geçirip Hazinedarzade Süleyman Paşa'nın
adamlarını buralardan kovmuşlardı.
Bu
tür hareketler bölgede yaygınlaşır ve birkaç ay sürer. Daha önce hakkında
ferman çıktığı için saklanan Tonyalı Hacısalihoğlu Ali, Abanozoğlu Süleyman
gibi ağalar da bulundukları yerlerden çıkıp harekete katılmışlardı. Cürretleri
artan Memiş Ağa ve taraftarları Trabzon'u işgal etmeye karar verdiler. Önce
Sürmene ve Of taraflarından kayıklarla gelen asiler 23 Temmuz 1816'da Trabzon
limanını basmış ve iskeledeki malları yağmalamışlardı.
Tonya
ve Akçabat tarafından gelen ve Tuzcuoğlu'nun taraftarı olan diğer ağalar
26 Temmuz 1816'da Trabzon'u batı tarafından kuşatırlar. Çeçenzade Hasan Ağa
içkaleye çekilmiş şehri savunmaya çalışıyordu. Fakat Trabzon ağalarından
ve Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın damadı olan Kalcıoğlu Osman Ağa şehri
savunan kuvvetleri elde ederek şehri savunmasız bırakmıştı.
Yardım
alma umudu olmayan Çeçenzade Hasan Ağa 18 Ağustos'ta temin ettiği kayıkla
şehirden kaçarak Hazinedarzadenin memleketi olan Ünye'ye gitmiş ve Trabzon
Tuzcuoğlu Memiş Ağanın eline geçmişti. Taraftarlarına çeşitli görevler
dağıtan Memiş Ağa sancak dahilindeki kazaları onların arasında taksim
etmişti. Kendisi Şebinkarahisar üzerine yürürken Giresun Kalesini ele geçirmeye
çalışan Darçınoğluna yardım göndermiş, Hacısalihoğlunu Gümüşhane
üzerine sevketmişti.
Babiali
olayları haber alınca Bolu ve Kastamonu Mutasarrıfı Ali Paşa'ya askerleri
ile bölgeye gitmesini emretti. Amasya, Tokat, Erba, Niksar ve Sivas bölgelerinin
yöneticilerinden bölgeye yardım kuvvetleri göndermesini isterken Mehmet
Tahir Efendi komutasındaki iki savaş gemisini Çeçenzade Hasan Ağa'nın yardımına
göndermişti. Ünye'deki Hasan Ağa'da bölgedeki taraftarlarından asker
toplayarak Giresun'u ele geçiren Darçınoğlu'nun üzerine yürümüştü.
Kastamonu
ve Bolu Mutasarrıfı Ali Paşa'nın yardımı ile sahilden Trabzon'a kadar
ilerleyen ve Kasım ayında şehri ele geçirip Trabzon'da göreve başlayan Çeçenzade
Hasan Ağa duruma hakim olmaya başlamıştı. Üzerlerine gelen kuvvetler karşısında
tutunamayıp Trabzon'dan çıkan Memiş Ağa'nın kuvvetleri dağılmaya başlarken
etrafındaki ağalardan bazıları da Hasan Ağa'ya af için mektuplar göndermeye
başlamıştı.
Rize'ye
çekilen Memiş Ağa Karaibrahimoğlu Hasan Ağa'nın konağında saklanmaya başlar.
2500 kişilik bir kuvveti Aralık sonlarında Rize'ye gönderen Hazinedaroğlu Süleyman
Paşa, Memiş Ağa'dan teslim olmasını ister. Direnecek gücü olmayan Memiş
Ağa gizlice Rize'den ayrılarak Of'daki yandaşlarına sığınır. Rus
hududunda lazım olan askerin bu şekilde meşgul olmasını uygun görmeyen
Babiali isyandan vazgeçmesi halinde Memiş Ağa'nın af edilmesini uygun görmekteydi.
Fakat Of'daki ağalar Memiş Ağa'yı teslim etmeye yanaşmazlar. Bunun üzerine
bölgeye asker sevk edilerek meselenin halledilmesine karar verilir.
Mayıs
1817'de hazırlıklara başlanarak ay sonuna doğru harekete geçildi. Süleyman
Paşa ile Ali Paşa kuvvetleri ile Gönye, Livana, Acara, Lazistan ve Batum
havalisi askeri Of'u dörtbir taraftan kuşattı. 25-30 bin kişilik bu kuvvet
iki ay süren muharebelerden sonra asileri hezimete uğrattı ve 26 Ekim 1917
tarihinde Tuzcuoğlu Memiş Ağa ele geçirildi.
Başı
kesilerek İstanbul'a gönderilen Memiş Ağa'nın idamından sonra
Hazinedarzade Süleyman Paşa isyana katılan ağaların yerlerini değiştirerek
bölgede bazı ıslahat hareketlerine girmişti. Bu meyanda Tuzcuoğlu'nun damadı
olan Kalcıoğlu Osman Ağa Trabzon'dan çıkartılmış ve adamları ile
birlikte Sürmene'de iskana mecbur edilmişti.
Tuzcuoğlu
taraftarı ağaların bu şekilde sürgüne gönderilmesi ve bazılarının sürgün
yerlerine gitmek istemeyişi yeni huzursuzluklara yol açmıştı. Babiali henüz
soğumamış ateşin yeniden parlamasını önlemek için Süleyman Paşa'ya Şubat
1818'de Alaiye (Alanya) Sancağına tayin etmiş yerine Kaptan-ı Deryalık'tan
azledilen Hüsrev Mehmet Paşa'yı (1818-1820) atamıştı.
Mehmet
Paşa'nın Trabzon'a gitmekte yavaş davranması ve Trabzon'a gittikten sonra
asilere karşı mücadele eden Şatıroğlu Osman Ağa ile samimi olması eski
isyancıları tedirgin etmişti. Kalcıoğlu'nun tekrar Trabzon'a dönmek
teklifini geri çevirince huzursuzluk iyice su yüzüne çıkmıştı. Sürmeneli
Deli Ahmet, Alaybeyoğlu, Yomralı Gümrükcüoğlu gibi bazı ağalar da
kendine katılınca yeni bir isyan hareketi baş göstermişti. Hacısalihoğlu
ve Eynesil ayanı Dedeoğlu Süleyman da Trabzon'un batı taraflarından
hareketlenmişlerdi.
Vali
Mehmet Paşa önce görüşmeler yolu ile isyanın önünü almaya çalıştı,
fakat bir sonuç alamadı. Dedeoğlu'nun Görele'yi basması ile isyan başladı.
Ocak 1819'da Lazistan ve Şebinkarahisar havalisinden topladığı kuvvetlerle
isyancıların üzerine yürüyen vali Mehmet Hüsrev Paşa önce Deli Ahmet'in
konağını kuşattı. Ahmet Ağa firar ettiği için yakalanamadı fakat aile
efradı tutuklanarak Trabzon'a sevk edildi. Daha sonra Dedeoğlu'nun üzerine
gidildi ve konağı ele geçirildi. Kalcıoğlu ve Hacısalihoğlu kuvvetlerini
firara mecbur eden Mehmet Paşa diğer ağalara da aman diletmişti.
Babıalinin
1820'de Mehmet Paşa'yı görevden almasından sonra yerine atanan Salih Paşa
(1820-1821) bu işi sulh yolu ile çözmek istiyordu. Fakat onun bu tavrı isyanın
yayılmasını teşvik etmişti. Tuzcuoğlu Memiş Ağa'nın oğlu Ahmet Ağa
Kayınpederi olan İkizdereli Büberoğlu Memiş Ağa'nın kışkırtması ile
isyan ederek eniştesi Kalcıoğlu Osman Ağa ile birleşmişti. Taraftarları
ile birlikte Karadere bölgesine gelen Ahmet Ağa Karadere kadısının
nasihatlerine rağmen civar köyleri basarak bölgeyi hakimiyeti altına almıştı.
Meselenin
bu hale gelmesi üzerine Babiali, kapucubaşı Mehmet Ağa'yı soruna çare
bulup halletmek üzere görevlendirerek bölgeye gönderdi. Doğu'da İran ile sürdürülen
mücadele ve patlak veren Yunan İsyanı Osmanlı yönetimini meseleyi sulhla
çözmeye mecbur kılmaktaydı. Mehmet Ağa, isyanın bu şekilde yayılmasının
ahalinin vergilerin altında ezilmesinden dolayı Ağaların etrafında
toplanmasından kaynaklandığını farkettiği için Canik'den itibaren rastladığı
isyancılara vergilerinin indirildiği ve suçlarının af edildiğini
bildirerek köylerine dönmesini sağlayarak Trabzon'a ulaşır. Burada ne amaçla
geldiğini açıkladıktan sonra Rize'ye geçer ve Tuzcuoğlu Ahmet Ağa ile Büberoğlu
Memiş Ağa taraftarlarını ikna ederek isyanı yatıştırır. Ayrıca Tuzcuoğlu
Memiş Ağa'nın kardeşinin oğulları Tahir, Abdülkadir ve Abdülaziz'e rütbeler
vererek onları devlet hizmetine alır ve bir müddettir asker toplanamayan bölgeden
topladığı askerleri Faş ve havalisindeki kalelere sevk ederek olayları
tamamen yatıştırır.
İsyanın
bu şekilde bastırılmasından sonra idaredeki basiretsizliği ortaya çıkan
Salih Paşa görevden alınmış ve yerine Hüsrev Paşa (1821-1822) ikinci defa
Trabzon valiliğine atanmış ve Kapucubaşı Mehmet Ağa'da Trabzon Mütesellimliğine
getirilmişti. Hüsrev Paşa'dan sonra Trabzon Valiliğine atanan Hafız Ali Paşa
zamanından (1822-1825) Trabzon'u mütesellim olarak Trabzon ağalarından Şatıroğlu
Osman Ağa yönetmekteydi. Çeçenzade Hasan Paşa Trabzon Valiliğine atanana
kadar bölgede olaylar yatışmış gibiydi.
Hasan
Paşa (1825-1827) Valiliğe atandıktan sonra Şatırzade Osman Ağa ile aralarında
geçimsizlik baş göstermişti. Kendisi gibi Trabzon'da mütesellimlik yapan ve
Tuzcuoğullarının çıkardığı olayları bastırmak için birlikte hareket
eden Çeçenzade Hasan Ağa'nın Paşalık verilerek Trabzon Valiliğine atanması
Osman Ağa'yı rahatsız etmişti. Şehirde kendini emniyette hissetmediği için
Arsin'in doğusundaki Yanbolu Vadisine çekilmişti.
Hasan
Paşa ise onun Tuzcuoğulları ve diğer ağalarla olan ilişkilerinden kuşkulanıyordu.
Babiali Hasan Paşa'nın Şatıroğlu Osman Ağa'nın sürgün edilmesi için
yazdığı mektuplara itibar etmeyerek Osman Ağa'yı Erzurum Mübayacılığına
atayarak ihtilafın büyümesine ve Babiali'de Yeniçeri Ocağının kaldırılmasına
yol açan olaylar yaşanırken devletin başına yeni gaileler çıkmasına mani
olunmuştu. 1826 yılında emrindeki kuvvetlerle Anapa kalesine gitmesi emrini
alan Çeçenzade Hasan Paşa yanına Canik Muhassılı Hazinedarzade Osman Ağa'yı
alarak Onbeş kıt'a gemi ve miktar askerle Anapaya hareket ederken, Trabzon'da
oğlu Bektaşi Bey'i bırakmış ve Hacısalihoğlu'nuda ona danışman olarak
atamıştı.
Bir
müddet sonra Anapa'da hastalanarak Trabzon'a dönen Hasan Paşa'nın yerine
Hazinedarzade Osman Ağa (1827-1842) vezirlik rütbesi verilerek Trabzon valiliğine
atanmıştı. Devletin Rus hududunda karşı karşıya bulunduğu tehlikenin
farkında olan Hazinedarzade Osman Paşa daha önce bölgede huzursuzluk nedeni
olan ağalardan devlet hizmetinde yararlanma yoluna gitmiş ve Tuzcuoğlu Memiş
Ağanın kardeşinin oğulları olan Tahir'e Rize Mütesellimliği, Abdülkadir'e
ise Çürüksu kaymakamlığı görevi vermişti. Şatırzade Osman Ağa'ya da
Paşa rütbesi ile Trabzon'daki kuvvetlerinin komutanlığını verirken bölgedeki
diğer nüfuzlu ağaların da topladıkları askerlerle huduttaki kalelere muhafız
olarak gitmesini sağlamıştı. Devletin aldığı tedbirler 1828-29 Rus savaşında
Doğu Anadolu'ya girip, Erzurum ve Bayburt'u alarak Gümüşhane'ye kadar
ilerlemelerine engel olamamıştı. Bu savaşta Doğu Karadeniz sahilleri Ruslar
tarafından işgal edilememiş ama ağır tahribata uğramıştı. Savaş
nedeniyle ağırlaşan vergiler ve huduttaki kanlı savaşlarda kırılıp giden
genç nüfus, kıtlık ve veba salgını bölgede sefaletin yayılmasına neden
olmuştu. Tahsildarlar bir kazada dolaşmaya başladığı zaman o kaza ahalisi
toptan ayaklanıyordu.
Bu
sıralarda Mısır'da Kavalalı Mehmet Paşa'nın isyanı patlak vermiş ve açılan
sefere askerleri ile birlikte iştirak etmek için emir alan Trabzon Valisi
Hazinedarzade Osman Paşa diğer ağalarla beraber Tuzcuoğlu Tahir Ağa'ya da gönderdiği
mektupta 750 askerle yanında sefere katılmasını istemişti. Daha önce 1830
yılında Sürmene kazasında patlak veren isyanda parmağı olduğu iddia
edilen Tuzcuoğullarının bu sefere katılıp katılamayacağı konusunda
tereddüt vardı. Ordu Trabzon'dan ayrılırken Tahir Ağa sefere iştirak etmiş
fakat kardeşi Abdülkadir toplanan kuvvetlerin Trabzon'dan ayrıldığını
duyar duymaz harekete geçerek Gönye sancağını basmış ve buradan hareketle
Livana'ya (Artvin) yönelmişti.
Tuzcuoğlu
Abdülkadir Artvin'de taraftarları ile birleşirken Babiali bölgede daha önce
yaşanan olayları da dikkate alarak olayın büyümeden bastırılması için
Osman Paşa'ya Trabzon'a dönmesi emrini vermişti. Tuzcuoğlu Abdülkadir
Artvin'den topladığı kuvvetlerle Rize, Sürmene ve Of kazalarındaki
taraftarlarını harekete geçirerek Trabzon üzerine yürümek için hazırlanırken
Osman Paşa'nın isteği üzerine Çıldır Beylerbeyi Ahmet Paşa 1832 Ekiminde
oğlu Aslan Ali Bey komutasındaki kuvvetlerle Artvin üzerine yürürken Şatıroğlu
Osman Paşa ve Kaymakam Ahmet Paşa komutasındaki kuvvetlerle Trabzon'dan yola
çıkmıştı. Çembere alınan Tuzcuoğlu Abdülkadir Ağa ve taraftarları
bozguna uğrayınca af için Hazinedarzade Osman Paşa'ya müracaat ederler.
Osman Paşa'nın yanında sefere iştirak eden Tuzcuoğlu Tahir Ağa da Asakir-i
Mansure-i Muhammediye Seraskeri olan eski Trabzon Valisi Hüsrev Mehmet Paşa'ya
müracaat ederek af edilmeleri için yardım istemişti. Hüsrev Mehmet Paşa'nın
araya girip sadrazamla görüşmesinden sonra affedilen Abdülkadir Ağa İstanbul'da
ikamete mecbur edilmişti.
İstanbul'da
6-7 ay kalan Abdülkadir Ağa memleketi olan Rize'ye dönmek için izin ister.
Bu sırada vali Hazinedarzade Osman Paşa ile geçinemeyen Kalcıoğlu Osman Bey
de Abdülkadir Ağa ile işbirliği içinde idi. Ona yazdığı mektuplarda
elbirliği ile Hazinedarzade Osman Paşa'yı uzaklaştırıp Trabzon'u ele geçirmeyi
teklif ediyordu. Rize'ye dönen Abdülkadir Ağa bir vergi meselesini bahane
edip Rize havalisinde yeniden isyan bayrağını açmıştı. Kendisi 3000 kadar
taraftarları ile Gönye sancağı üzerine giderken kardeşi Tahir Ağa'da 3000
kadar adamı ile Sürmene mütesellimi olan Mirmiran Şatırzade Osman Ağa'nın
üzerine yürümek için Asbet (İyidere) iskelesine gelir.
Böyle
bir hareket için hazırlıklı olan Trabzon Valisi Hazinedarzade Osman Paşa
Kethüdası Ahmet Paşa, Hacısalihoğlu Tufan Ağa ve Uzunzade Mehmet Ağa'yı
6 bin asker 8-10 gemi ile Gönye taraflarına gönderirken, Sürmene'yi alan
Tuzcuoğlu Tahir'e karşı mücadele veren Şatıroğlu Osman Paşa kuvvetlerine
de Tirebolu Voyvodası Kahyaoğlu Emin Ağa ve Hacısalihoğlu Ali Ağa komutasındaki
8000 askeri yardım olarak gönderir.
Gönye
bölgesindeki Abdülkadir Ağa üzerine kuvvet geldiğini öğrenince Pazar'a doğru
çekilmeye başlar. Kethüda Ahmet Paşa komutasındaki kuvvetlerin bir kısmı
Ardeşen tarafından bir kısmı da denizden hareketle Arhavi'den batıya doğru
çekilmekte olan Abdülkadir Ağa'nın kuvvetlerinin önünü Fındıklı'da
kesmişti. Muhasaradan kurtulan Gönye Mütesellimi Musa Ağa da Hopa tarafından
yetişmiş ve Abdülkadir Ağa'yı çembere almıştı.
Burada
yapılan savaşta Tuzcuoğlu'nun kahyası Mehmet Ağa, bölükbaşılarından
Kumbasaroğlu Süleyman. Karamahmutoğlu gibi iyi tanınanları ile 500 kadar
askeri esir almış, diğerleri dağılarak kaçmaya başlamıştı. 18 Mart
1834 de Abdülkadir Ağa cephane ve toplarını Pazar'da bırakarak Rize'ye doğru
kaçarken dağılan adamları da peyderpey Rize'ye çekilmişlerdi.
Sürmene
tarafında da büyük çatışmalar olmuş Yanbolu vadisinde asiler bozguna uğratılmıştı.
Küçükdere yamaçlarında siperler kazanarak savunmaya çekilmişlerdi. 20
Mart 1834'de Humurgân'daki (bugünkü Sürmene ilçesi Çarşı Mahallesi)
asileri bozguna uğratan Şatıroğlu Osman Paşa komutasındaki kuvvetler
Solaklı deresine kadar ilerledi. Burada savunmaya hazırlanan Cansızoğlu
Cafer Ağa ve etrafındaki 4-5 bin kişilik kuvvetin Of'dan Sarialioğlu Ömer Ağa'nın
da yardımı ile dağılmasını temin eden Trabzon Valisinin kuvvetleri,
Rize'deki konaklarına sığınmış olan Tuzcuoğlu Tahir ve Abdülkadir'in üzerine
yürüdü.
Rize'deki
konaklarının etrafına siper kazdırıp binlerce Rizeliyi bu siperlere yerleştiren
Tuzcuoğulları çok şiddetli çarpışmalardan sonra 30 Mart 1834'de gece
vakti gizlice Of taraflarına firar etmeye muvaffak olurlar. Konakları yağmalanır
ve yakılır.
Of'ta
hala Tuzcuoğullarını destekleyen ağalar vardı. Hazinedarzade Osman Paşa Of
halkına hitaben bir beyanname yayınlayarak Tuzcuoğullarını saklamaya devam
ederlerse çok şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını ilan eder.
Fakat netice alınamaz. Dar bir bölgeye kıstırılan ateşi söndüremezse
tekrar etrafa yayılacağını iyi bilen Osman Paşa bu defa işi sıkı
tutmaktaydı. Kaymakam Ahmet Paşa komutasındaki kuvvetler Rize tarafından,
Kahyaoğlu Emin Ağa ve Hacısalihoğlu Ali Ağa komutasındaki kuvvetler Sürmene
tarafından Of'u kuşatır. Köylerin sıkı sıkı aranması üzerine Of'ta barınamayacağını
anlayan Tuzcuoğlu Abdülkadir Ağa 60 kişilik maiyeti ile birlikte Bayburt'un
Aşağı Kırzı köyüne geçerek saklanır.
Tuzcuoğlu'nun
Aşağı Kırzı'da olduğunu duyan Bayburt Voyvodası İsmail Bey harekete geçerek
Abdülkadir Ağa'yı yakalar ve Erzurum Valisine gönderir. Erzurum Valisi Esad
Paşa isyanın elebaşısı olan Abdülkadir Ağa'nın kellesini vurdurarak İstanbul'a
gönderir. Abdülkadir Ağa'nın akibeti taraftarları arasında çözülmeye
sebep olur ve Tuzcuoğulları Trabzon toprağından çıkarak af talebiyle
Erzurum valisine sığınır. Esad Paşa kendisine sığınanları uzak bir yere
sürülmelerini rica eden bir mektupla İstanbul'a gönderir. Sadrazam ve eski
Trabzon valisi Serasker Mehmet Hüsrev Paşa arasında yapılan görüşmelerden
sonra Tuzcuoğullarının Rumeline sürülmeleri kararlaştırılır ve Aralık
1834'de Tuzcuoğlu Tahir, Abdülaziz ağalar ile Abdülkadir Ağa'nın oğulları
Hamid, Ömer, Behram ve Arif Ruscuk-Varna taraflarına sürülür.
20
yılı aşkın süren isyanlar ve Osmanlı-Rus harbleri nedeni ile iyice tahrip
olan bölgenin ekonomik ve sosyal yapısı Hazinedarzade Osman Paşa'nın
uyguladığı bir çok ıslahat tedbirleri ile düzeltilmeye çalışılmıştı.
O dönemde güçlü olan ve isyana destek veren derebeylerinin güç kaynakları
ellerinden alınmış, güçlerin simgesi haline gelen konakları yakılarak
ortadan kaldırılmıştı.