Sayın Prof. Dr. Fahrettin
KIRZIOĞLU’NUN
19 Aralık 1986’da Rize Kültür Sitesinde vermiş
olduğu konferansın tam metnidir. Kendisine ve eserlerine saygımız sonsuzdur.
GİRİŞ
Anadolu’nun
kuzeydoğusunda, Çoruk solundaki Balkar sıradağları ile Karadeniz arasındaki
çok sarp ve ormanlık dereler bölgesinde kurulan Rize ili ve çevresinin,
bilinen ilk hâkim âhalisi, “yuvarlak başlı, bitişken, dilli” ve Türk
ırkıyla akrâbâ “ASYANİKLER”den idi.Okul kitaplarında öğretilen
Ortaasya Türkistan’dan gelen Sümerliler, Elamlılar ile soydaş
sayılan Hurriler, M.Ö.3500 yıllarında Azerbaycan ve Doğu
Anadolu’ya yerleşerek: Kür, Aras, Çoruk ırmakları ile Yukarı Dicle ve Fırat
boylarında yurt tutmuşlardır. Hürriler’in Van gölü çevresindeki baş
tanrılarına göre Khaldili denilen kolu, küçük beylikler halinde yaşıyordu.
Güney komşuları Asurlular’ın bunlar ile sürekli savaşları vardı. Ülkelerine
Asur dilince Urartu (1)
denilen bu Asyanik ve iyi madenci, çağın en usta su yolu (ark) ustaları ve
koca taşlardan harçsız kaleler yapan kavim bu yüzden Urartular diye tanınmaktadır.
URARTULAR
Asurlular’ın
sürekli savaşları yüzünden, küçük beyliklerini M.Ö.850 yıllarında güçlü
bir Krallık hâlinde birleştirdiler ve Tuşpa
(2) şehrini merkez edinince
güçlendiler. Tevratı Şerifte “ararat” (3)
denilen Urartular’ın kudretli kralı Menua (M.Ö.810-786), Yukarı Aras
boyları ile Malatya doğusunda Fırat’a kadarki yarlari ülkesine kattı. Oğlu
I.Argişti (786-765), şimdiki Kars ili, Revan ve Gökçegöl çevresini,
Tunceli-Elaziz bölgesi/Suphani’yi fethetmişti. Bunun oğlu II.Sardur
(765-735), şimdiki Erzurum bölgesini de ülkelerine katarak, Çoruk boyunda ve
Rize bölgesindeki soydaş Asyanikler’den KULKİ/Kolk kavmi ile
komşu olan hudutlara vardı.
Bir bölgede
Tarih Çağı’nın başlaması, ilk defa orasının bir yazılı kaynakta anılması
ile olur. Bu yüzden, Çoruh boyları ve Rize bölgesinin tarihte ilk olarak,
Urartulu II.Sardur’un, M.Ö.765 yılından az sonra Kars kuzeyindeki, Çıldır
Gölü güneyinde Taşköprü köyü üstündeki kayalıkta kazdırdığı
çivi yazılı kitabede, ilk defa “Kulki/Kulkha” adı ile, sonraki Yunan
kaynaklarında geçen “Kolk/Koldit”lerden bahsedilmektedir.(4)
I.
ÖNASYA'DA İLK TÜRK URUGLARI : KİMMERLER VE SAKALAR'IN GELİŞLERİ
Kafkas sıradağları ile Karadeniz
kuzeyinde, M.Ö.2000'lerde Ortaasya'dan gelerek yerleşen atlıgöçebe yaşayışla,
ölülerini eşya ve atları ile gömdükleri, kabrin üzerine
"kurgan" denilen toprak yığınından tepecikler yapan "at eti
yiyen, kısrak sütü içen" KİMMERLER yurt kurmuştu. Şimdiki "Kırım"
ülkesi adı, onların hâtırasını taşıyor.
Türkistan'da çoğalıp gelişerek, Çin
hududundan Hazar Denizi'ne varınca geniş bir imparotorluk kuran ve soydaşları
Kimmerler gibi yaşayan ve sonraki Oğuzlar/Türkmenler'in ataları olan
SAKALAR, M.Ö.720 yıllarında Hazar Denizi kuzeyine gelerek Kimmerler'in ülkesini
işgale başladılar. Bu yüzden Kimmerler'in bir kısmı, itaat etmeyerek Tuna
boylarına, Avrupa içlerine göçtüler, bir takımıda itaat ederek kaynaşma
yolunu tuttular.
Rahmetli hocamız Ord.Prof.Dr.Ahmed Zeki
Velidi Togan'ın tesbiti ve en eski destani Gürcistan Tarihi "Kartlis Çkhovreba"
da anıldığı gibi, sonraki KHAZAR/KAZAR ve BULGAR adlı Kıpçak kolundan
gelme Türklerin ulu ataları sayılan Kimmerler'in Azak Denizi ile Kafkaslar
arasındaki kolu, SAKALAR'ın baskısıyla M.Ö.714 yılında yurtlarını bırakarak,
Kafkas geçitlerini aştılar. Kür ve aras ile Çoruh boylarına yayıldılar
ve buralardaki URARTULAR, onların yaman okçu olan atlı savaşçılarına
yenilerek geri çekildiler. Bu yüzden bir Asurlu kaynağı, Urartu kralı
I.Rusa'nın M.Ö.713 yılında kuzeyde "Gimmiray" (Kimmerler) ile savaşıp
yenilince, kendi hançeri ile intihar ettiğini belirtir.
Kimmerler'in bu "İLK GÖÇLERİ",
"Kartlis Çkhovreba" da, "Khazarlar'ın Kartli (Gürcistan) ve
komşularını esarete aldıkları "İLK SEFER" diye anılır. Tevrat-ı
Şerif'de: Nuh Nebi'nin, yeryüzündeki insanların Tufan'dan sonra ilk ataları
gösterdiği üç oğlundan birisi (5)
YASEF
(Yapheth)'in oğlu "Gomer" diye anılan Kimmerler, Asurluları bunaltmışlar
ve Urmiye Gölü doğusundan sonra Adana/Çukurova'ya Kızılırmak bölgesine
varınca göçüp hakim olmuşlardır. Bunlardan, Trabzon-Bayburt arasındaki
"Kemer Dağı", Sivas-Kayseri arasında ve Kızılırmak boyunda
"Gemerek" ile, Kars-Arpaçayı solunda (6)
"Gümürü/Gümrü" gibi coğrafya hatıraları günümüze kadar kalmıştır.
Batıda Aşağı Tuna boy ve Karpatlar'a varınca
Doğu Avrupa'ya hâkim olan Sakalar, M.Ö.680 yılında, itaat etmayen "Son
Kimmerler"'i kovalayarak, Kafkas Geçitlerini (7)
aşarak: Azerbaycan-Gürcistan ve eski Urartu ülkelerine yayıldılar. Bu sırada
Başbuğ hükümdarları Partatua (Herodot'taki Protohyase) aynı 680 yılında
Asur'lu Devleti hududunda görülünce, yeni tahta çıkmış bulunan Asurlu
Kralı Asurhadon (680-669), Sakalar'dan ülkesini korumak için kendi kızını,
Partatus ile evlendirerek, kız akrabalığı ile dostluk kurma yolunu seçmişti.
Partatua'nın halefi ve oğlu Madova
(8)
(654-626) çağında: İran, Anadolu, Suriye'ye de hâkim olan Sakalar,
Filistin'i işgal ederek Sina'da Mısır Firavunu III. Psammetik'ten M.Ö.634 yılında
harac aldıktan sonra, oraların sıcağından hastalanınca, geri çekilmişlerdir.
İran'ın "Ateşe tapıcılık/Zerdüştmül" kitabı " Zend-avesta"da
(Aban yaşt"), "Haonalar" (Hunlar/Sakalar) Hükümdarı ve İran'ı
dört defa yenmiş gösterilen "Fransrasyan/Frâsyâk)" ve sonraki İran
destanlarında (mesela Firdevsi Şehnamesi'nde) "Turan Pâdişahı Afrasyâb
(9)
denilen Madova'nın, Türk destanlarında ve kaynaklarında (10)
"ALP ER TONGA" diye anılan ilk Türk cihangiri olduğunu,
rahmetli hocamız A.Z.V.Togan, türlü delillerle isbat etmiştir. Onun tuttuğu,
"Kartlis Çkhevreba" da ise, Sakalar'ın gelip hakim oluşları,
"Gürcistan'a gelen 28.000 Türk ailesinin yerleşme ve bu işin, (11)
Nabukhodonosor'un (M.Ö.587 de) Kudüs'ü yıkarak Yahudileri sürgün
etmesinden önce olduğu; Makedonyalı İskender'in halefi Selevkoslular
gelince; Kür ve Çoruk boylarındaki kalelerde ve "Sarkınet" (12)
adlı şehirlerini Bunlardan"Bun Türkler" ve Kıpçakların
erlikle koruyarak baş eğmedikleri anlatılıyor.
Çinliler'in "Su/Se", İranlılar'ın "Saka", Karadeniz kıyılarındaki koloni Yunanlılardan alınarak Yunan kaynaklarının "Sykth" (13), Tevrat-i Şerif'in "Yasef oğlu Gomer'in oğlu Aşkenaz" dediği Sakalar'ın M.Ö.626 da Madova'nın Medler'ce hile ile öldürülmesi üzerine, Heredot'un andığı "28 yıl süren Asya'daki hâkimiyet" üstünlükleri sona erdi. Fakat, Hazar Denizi ile Kızılırmak başları arasında tutunan Sakalar'ın M.Ö.609 yılından az sonra, Urartu Ülkesi'nin hâkimi olduklarını, Babil Kronikleri" belirtilmektedir.
II. SAKALAR'IN RİZE VE ÇEVRESİ'NDE YERLEŞEN BOY VE OYMAKLARI
1177 yılında, Kıpçaklı Gürcistan Başkumandanı
Kubasar (14)
sayesinde, Orbelyanlı eski Başkumandan Libarit oğlu İvane'nin isyanını
bastırarak tahtını kurtaran Gürcistan Kralı III.Giorgi Orbelyanların
ataları adlarını kiliselerden kazıtmış ve "Kartlis Çkhovreba"dan
da çıkartmıştı. Bunun yerine seki Ermenice tercümelerinden ve aile hatıralarından
faydalanan rahip Orbelyanlı Stepanos, 1295 de tamamladığı "Orbelyanlar
Tarihi"nde şunları belirtiyor:
İranlılar (doğrusu Uraltullu) Gürcistan'a hakim iken, Khazar ve Hunlar'a komşu
Çenesdan (Kaşgar) Hükümdarı ölünce, oğulları arasında taht kavgaları
başladı. Sonunda yenik kolun başı genç prenses, bütün devlet hazinesi ve
taraftarları ile kaçarak, Daryal'ı geçip, Gürcistan'a geldi. Düşmanı ülkeden
kovsun diye, Çenasdanlılara beğendikleri yerler verilerek, şerefle yerleştirildiler.
Prensler'i Orbet (15)
(Kartal Yurdu) kalesine yerleşti ve Orbetli/Orbelyan ahalisi de "Çenli"
(16)
"Çin-Çavat" diye anılmağa başladı. Orbelyanlar ülkesinin başkumandanı
olarak Persler'i ülkeden kovdu.
Sonra, ilk Gürcistan Kralı Parnovas (M.Ö.302-267)
başa geçince, Orbelyanlar, ülkede kraldan sonra ikinci şahsiyet sayılarak
çok şereflendi ve ocaklık halinde Başkumandanlığı ellerinde tuttular
(1177 yılına kadar). Bu hanedanın (17)
"Oret" kalesine "Şam Şolde" (18)
adı verildi. Gürcistan Krallarına taç giydirme imtiyazı, bu
hanedana aitti. Bu hanedandan gelenler, dini adlar dışında hep: Arat, Elikum,
Libarit(19)
gibi soylarına mahsus adlar taşırlar.
Biz, Sakalar'ın Gogar/Gugar boyuna göre: Doğu'da
Gence Kazak kesiminden batıda Çoruk ağzı'na varınca yayılan ve merkezi
Orbet/Şemsolde olan Sancaklı Eyelit'in en batıda, Şavşat, Ardanuç, Artvin,
Borçka ve Gönye'yi içine alan Sancağın "Kalarç" adını taşıdığını
; bunun, M.S.150 yıllarında yazılan PTOLEMOUS'un coğrafyasında (20)
Kalarzen, Gürcü kaynaklarında Kalarçet (Kalarç Yurdu), 305 yılından
bahseden Arşaklı kronikinde Kalarç ve sonraları Kalarçlar denildiğini görüyoruz.
Bu ad, (arslan/aslan, kurşak/kuşak, varşak/vaşak adlarında olduğu gibi)
"r" sesinin yutulmasıyla "Kalaç" adlı büyük
Türk urugunun bir kolu olarak Saka göçleriyle Aşağı Çoruk boyu ve Rize
Batum arasına yerleştiği anlaşılıyor. Ötedn beri buradan Karadeniz'e doğru
esen sert, kuru ve kayıkları deviren yele de, Batum Rize arasında hala "Kalaç
yeli" denmesi de, 2700 yıllık bir Türk belirtisidir.
Rize'de, gelişigüzel köy adları resmen değiştirilirken,
bir Türk unvanı hatırası olan Çenesdanlı/Orbelyanların "Libarit"
adlı köyü de, Cumhuriyet devrimizde "Yalıköy" diye bozuk Türkçe
bir ad almış. (Yalıköyü denmek doğrudur).
Askur (Azgur/Yazgur) adlı Oğuz/Türkmen
boyu hatırası : Kaşgarlı Mahmud'un "Yazğır", sonraki kaynakların
"Yazır" dediği Boz Ok kolundan Ay Alp oğlu sayılan bu boyun bir
topluluğu, Ahıska'nın altında ve Kür boyundaki bir kale olarak Kartlis Çkhovreba'da
"Askuret" (Askur yurdu) ve Türklerce "Azgur diye anılıyor. Bir
adaşı Azgur da Bitlis'in Van Gölü güneyindeki Kızan ilçesinde köydür.M.S.131
yılında batıdan doğuya Karadeniz kıyılarını görüp dolaşan Abrianos
Rhizios (Rize) çayının 4 Roma mili (1 mil=1480 m) doğusundaki çayın adının,
(Yunanca eserinde) Askuros ve Latincesinde Askurus adıyla anıldığını
belirtir.(21)
Şüphesiz ki, Yunancadaki sonek "os"
ve Latincenin "us" ayırdedilince Sakalar ile birlikte gelen
"Askur/Azgur" adlı Oğuz Boyu'nun Rizemiz'deki 131 yılında
tesbit edilen dalı kalabalık idi, bu çaya adını vermiş oldu. Şunuda düşünmek
gerekirki, Rize Askurlar'ı bu bölgede tek Türkmen/Oğuz topluluğu değildi;
soydaşları vardı. Çoruk ağzına kadarki Kalarç/Kalaç boyundan başka Çoruk
başlarında ve Bayburt İspir kesiminde, Sakalar'ın "SESPEİR" (22)
boyu, Sibir/Sinerya'ya da aını veren bir kolunun dalı olarak buralara
yerleşmişti. Erzurum'un "Ispir" ilçesi adında hatırası yaşamaktadır.
Çok kalabalık ve bir beğlik kurmuş olan bu kabileyi Herodot, Kolklar ile
Melya arasına yayılmış gösterir. "Kartlis Çkhovreba"da ise Çoruk'un
eski adının Siper ırmağı olduğu ve Karadeniz'e de, bunların (Rize, Batum
ve Acara dahil) kıyılara hakim oluşundan "Siper Denizi" denildiği
belirtilir.
Abrianos'tan sonra Yunanca yazılan bir
"Anomim Deniz Kıyıları Seyahati"nde ise, Arkkhabis kıyılarından
batıda Ophius (Of) çayına kadarki bölgenin yerlileri eskiden
EKEKEYRİLER idi deniyor.(23)
Biz Çoruk ırmağı adınında , Kıpçak Türkleri
kolundan "Çor" uruğundan kaldığını tesbit ediyoruz. Kırgız
Elininde "Edige
Uruğu" oymaklarından birinin adı, bugünde "Çoruk/Çuruk"tur.
Mardin Diyarbakır arasındaki 12 oymaklı "Kiki Çukuran" (Çuruklar
Kikisi) ve 12 otymaklı "Kiki Khalancan" (Khalaçlar Kikiksi) adlı 24
oymaklı Kikiler'in yarısının Kalaç ve yarısının "Çuruk" adını
taşıması, Çoruk boyundaki Kalaç ve Çoruk'a ad verenlerle ilgisini
belirtiyor. M.S.197 yılından 660 yılına varınca Arşaklı kronikleri ve
sonraki eserlerde, Dağıstan Demirkapı/Derbennd şehri ve geçidinin adı
"Çor ve R-L değişimi ile "Çol" idi. Arapçada "ç"
sesi olmadıuğından bunların Horasandaki koluna "Sol Türkleri"
deniyordu. Aslı bir yüksek rütbe anlamına gelen "Çor"dur. Bir
kolu bugün altaylar'da "Şor" diye anılır. Macarca'daki gibi, eski
Türkçede "k" soneki çokluk bildirir: Peçen/Peçenek, Kıpıç/Kıpçak,
Soğd/Soğdak...gibi.
Abrianaos Of suyundan Çoruk'a kadar sıra
ile şu çayların adını ve ağızları arasındaki mesafeyi (24)
verir :
Ophius (Of) Çayı'ndan Psykros Suyu'na 4 mil
Psykros'tan Kalos(İyidere) suyuna 4 mil
Kalos'tan Rhizios (Rize) Suyu'na 16 mil
Rhizios'tan Askur Suyuna 4 mil
Askuros'tan Adineos Suyuna 8 mil
Adineos'tan Kordyla Suyuna 13 1/3 mil
Kordyla'dan Odeinos (Atina=Pazar) Suyuna 10 2/3 mil
Odeinos'tan Prytanis Suyuna 5 1/3 mil
Prytanis'ten Pyksites Suyu'na 12 mil
Pyksites'ten Arhabis (Arhavi) Suyuna 12 mil
Arkhabis'ten Apsaroh Suyuna (Khopa) 8 mil
Asparos'tan Akampis (Çoruk) ırmağına 2 mil
III. SAKALAR'IN HORASAN KOLUNDAN GELEN ARŞAKLILAR
VE HRİSTİYAN OLUŞLARI
M.Ö.401-400 yılında, şimdiki Musul bölgesinden
Trabzon'a gelen onbin Helen askeri'nin artçı komutanı olan Kesenefon, şimdiki
Erzurum, Er4zincan ve Gümüşhane kesimlerinde, Skytler/Sakalar'dan usta
madenci ve çelik yapımını Yunanlılar'a öğrettikleri bilinen Khalybler'in,
Perslere (25)
tabi olmayıp müstakil yaşadıklarını; Çoruk boyundaki Hesperitler (İspir'de
adları yaşayanlar) ile aynı soydan olup, Phasianlar'ın (26)
bir Satraplık idaresinde bulunduklarını belirtir.
Makedonyalı İskender'in haleflerini Kuzey
Agganistan'daki Baslkh/Bakteryadan başlayarak Horasan'dan kovan Sakalr'ın Daha
kolundan Para boyundan çıkan Arşek (Arsakes, 250-247) ve halefleri, hep Türkçe
"pars ile ayı karması yırtıcı anlamına gelen Arşak ünvanını
kullanıyorlardı. Bu yüzden Yunan ve Roma kaynakları dillerinde "ş"
sesi olmadığından bunları "Arsakid" ve sonraki İran kaynakları
"A(r)şakaniyen" ve istiklal kazandıkları Horasan kesimindeki
Partiya'ya göre de "Parhian/Partlılar" diye anılıyorlardı.Bunlar
Dede Korkut Oğuznamelerinde "Bayandur/Bayındur" diye gösteriliyor.
VIII.Arşaklı olan I.Mitridat (174-136), bütün İran ve Irak hakimi iken, şimdiki
Azerbaycan (Atropatakan) ülkesini de alıp, başkendi Hamadan'a bağlamıştır.
X.Arşaklı II.Mitridat (123-88), doğuda
Afgan ve Hind'in bir kısmını fethederek, 12o yıllarında batıya yöneldi:
Pers soyundan Armenya yukarı ülke kralı ve Romalı tabi Artaksiyaslılar'ın
Yukarı Aras ve Kür boyları ile Fırat'a kadarki yerleri aldı ve Kafkasların
kuzeyini bile kendisine tabi kıldı. Bu sırada Süryani Mar Abas Katina'ya
izafe edilen kronike göre, Hazar Denizi batısında yeni fethedilen yerlere Val
Arşak adlı kardeşini Uç Beği tayin etti.
Armavir/Artaşat'ı merkez edinerek
(27)
ülkesine düzen veren Val Arşak, Pot ülkesinide itaat ettirdi Giresun-Rize
arasınıda aldı ve Kafkaslar kuzeyinden asi ahaliden "Vunt (Balang)
Bulgar" dan bir kolu getirtip, Yukarı Basen'de denilen şimdiki Kars
yaylasına yerleştirdi. Val Arşak'ın oğlu Arşak'da yendiği Pontluları
baskı altında tutmak için, Kafkas Geçitleri ötesindeki Bulgarlar'dan
kalabalık bir kolu (28)
Balkar'ı ülkesine getirterek, buğdayı bol düzlüklere Bayburt çevresine ve
Çoruk solundaki dağlara yerleştirdi. Bu yüzden Bayburt İŞspir kuzeyindeki
sıradağlara, günümüze kadar "Balkar" ve hece kayması ile "Barkal"
ve buradan güneye esen yağmur bulutları getiren rüzgara da "Barkal
Yeli" denilegelmektedir. Rize'de Hemşinlilerin en güzel dağları, Barkal
dağındadır.
İlk Arşaklılar hakimiyeti çağında
merkezi Tiflis, kuzey yanındaki Metakhanata olan İber (Gürcistan) ülkesinde,
Birinci Arşaklılar sülalesi (M.Ö.93-33) kurulmuş ve bunlardan II.Kral Artek
(M.Ö.81-65) 66 Aralık günü Roma serdarı Pompeusun ordusu Orta Kür boyunda
kışlarken, 60 bin yaya ve 22 atlı ile hücum etmişti (29).
Appianos'ta (30)
"Artokes" denilen Artok'un adı, 9 ay 10 günden artık bir müddette
doğan anlamına, erken doğanlara "Çabuk" denilmesi gibi Türkçe
"Artuk"tan işbaret oluşu çok değerlidir.
Yirmi yıllık (M.Ö.77-57) "Fetret
Çağı"nı atlatınca yeniden güçlenen Artuklular I.Orod (57-37) başa
geçince Romalıları Mayıs 53 de Haran kesiminde yenerek Fırat'a kadarki
yerleri ve Suriyeyi ellerine geçirdiler. Bu sırada 56-63 arasında yeniden Çoruk
boyları ve Rize bölgeside, onların eline geçti. Arşaklı Romalı rekabeti,
M.S.51 yılına kadar Doğu Anadolu'da süregeldi. Sonunda, XXII. Arşak unvanlı
I.Vologas/Balaş (51-75) Romalıları yenip, Armenya'dan uzaklaştırınca, başkenti
Kars Iğdır ovasında olan ve Romalılara karşı bir uç beğliği şeklinde
kurulan Küçük Arşaklılar (52-428) sülalesi kuruldu. Bu arada, Küçük Arşaklılardan
bir kol, (186-265) tarihleri arasında 80 yıl Gürcistan'a hakim olup İkinci
Arşaklı Sülalesini kurdular.(31)
Arşaklılar'ın kralı As Pagur (262-265) ile yiğit delikanlı oğlu Mirian'ın
destanı,
Dede Korkut Kitabı'nda, Bgul oğlu Amiran Boyu diye anılmaktadır.
Küçük Arşaklılar'ın ikinci hükümdarı
Ardaşes/Aksidaros (110-113), kasaba ve ekin yerlerinin hudutlarını belirterek
çizdirttiği gibi, ülkesinin hudutlarını işaret direkleriyle belirleyerek;
dağlara, vadilere ve ovalara yerleştireceği birçok yabancıları getirterek,
ahalisini çoğaltmayı gözetmişti. İlk Partlı hükümdarı Arşak (M.Ö.250-247)
tarafından getirtilerek, İran'da Hamadan topraklarına koruyucu olarak yerleştirilerek
gittikçe yükselen "Manua" adlı pehlivan yapılı yiğidin uruğunu
360 yıl sonra Ardaşes, tatlılık ve taltif ile getirterek onlara köyler ve
araziler vermişti. Revan kuzeyinde, merkezi Oşağan kalesi olan Alagez dağı
ile Gökçegöl arasına yerleşen bu uruğa geldikleri Hamadan bölgesine göre
"Amad Uni" (Hamad Hanedanı) denilmeğe başlandı. Ancak, bazı İranlılar,
onların ilk beybeğine göre bugün bile Manuan (Manuanlar) diya anarlar (32).
İşte bu Horasanlı Türkmenler, sonradan ateşe tapan Sasanlı İran
baskısından kaçarak, Bizans idaresindeki Rize bölgesine (626 yıllarında)
gelip, "Hemşen/Hemşin" bölgesine yerleşerek, adlarını bölgeye
vereceklerdir.
"Yeryüzünde Hristiyanlığı ilk
devlet dini olarak benimseyen" Ateşe tapan/Zerdüşti İran baskısına
karşı manevi bir güç kazanan, Küçük Arşaklılar idi. Arşaklıların
tahrta geçmeyen kolundan Horasan'daki "Suren Pahlav" hanedanında
Prens Anak'ın oğlu (Bu ad Türkçe olup, bugün Tarsus'da 20 kadar Türkmen
ailaesinin "Anakoğlu" diye anıldığı biliniyor) bebk iken Ağrı
Dağı yanından Sütanası-dadısı tarafından Roma toprağı Kayseri'ya 252 yıllarında
götürülerek, orada gizlice Hristiyan terbiyesi ile büyütülüp, rahip yetiştirilmiş
ve "Grigor" adını almıştır.
Romalılar'ın yardımıyla ataları Küçük
Arşaklılar ülkesini Sasanlılar'dan kurtaran III.Tiridat (286-330), kendisini
dönük (33)
hastalığından, incil okuyarak iyileştiren ve insan kılığına dönüştüren
bu Anak oğlu Aziz Grigor'un minnettarı olarak, 301 yılı baharında vaftiz
edilip, Hristiyan oldu. O yaz yapılan onaltı boybeği/satrapın katıldığı
dernekte hepsi çağın amentüsüne göre hak dini olan Hz. İsa dinini gönülden
benimsediler. Böylece, o yıl ülke resmen Hristiyan oldu. III.Tiridat'ın
Roma'dan getirdiği katibi Agathangelos'un yazdığına göre, kısa
zamanada Hz. İsa dini, herbiri bin ve onbin askere sahip bu beğlerin bölgesine
dönmelerine müteakip, Torkom (Türkmen/Oğuz) ırkı tarfından benimsendi.
Satala (34)
şehrinden Khaldik ülkesine, sonra Kalarçtan (35)
Mesagetler'in hududuna (36),
Alanlar'a, Kaspiler (37)
ve Amid (Diyarbakır) şehrine, Medzpin (Nusaybin)'e varınca yayıldı (38).
Horasan Arşaklılar kolundan bir prens olan
Anak oğlu Aziz Gregor'un benimseyerek kurduğu mezhebe "Grigoryanlık"
(39)
denilmekte olup, hep Türklük töresini yansıtmakta ve öteki Hristiyan
Katolik, Ortodoks ve Suryani mezheplerinden ayrılan şu esaslar bulunmaktadır.
a) Domuz eti haramdır ve domuz beslenmez
b) Tavşan uğursuzdur, eti de yenmez
c) Kabirtaşları, at ve koyun heykeli konma adetine göre devam
ettirilebilir.
d) Papazlar evlenir ve çocuk sahibi olur
e) Vaftiz Babası ailesinden kız alınıp verilmez (bu da bugün Hazar
Denizinden Sıvas ve Adana'ya varınca, yerli ve göçebelerde
"Kirvelik" adeti olarak yaşaya gelmektedir)
f) Kadınlar, yabancı erkekleri görünce yaşmaklanır. (40)
IV. İSLAMLIĞIN YAYILMASINDAN ÖNCE ÇANARLAR/LAZLAR'IN VE HEMŞENLER'İN RİZE BÖLGESİNE GELİP YERLEŞMELERİ
"Lazlar/Çanarlar üzerine Bir Tarih araştırması"
adlı tebliğimi, Eylül 1970 deki "VII.TÜRK TARİH KONGRESİ"ne
sunmuştum. 1972 de ankara'da basılan bu Kongrenin Bildiriler kitabının
1.cildinde (s.420-445) 26 sahife halinde basıldı. Bir fotokopisini Rize Halk Kütüphanesine
takdim edeceğim. "Hemşinli/Hemşinliler üzerine, 1952 yılından beri
araştırma yazılarımı yayınlamaktayım. Sonucu makalem, Mart 1986'da basılan
"RİZE'NİN SESİ" dergisinde, üç kaynak haberinin tercümesi özeti
ile ilgili olup yayınlandı. Her iki Türk uruğunun aslı nereden geldiğini
ve Rize bülgemize gelişlerini özetle arz edeyim.
Türkler'in "sarı saçlı, gök gözlü"
sarışın ve kumral Kıpçaklar kolundan gelen Lazlar'ın ataları, ikiz adlı
olarak tanınmıştır: ALAZAN= Alazlar/LAZLAR, ÇANARLAR M.Ö.V.yüzyılda
Karadeniz kuzeyinde Saka/Skyt (İskit) adlı büyük bir Türk uruğunun ülkesini
gezip görmüş olan Heredot (IV, 17), Karadenize kuzeybatısından karışan
Hypanis ırmağı ortalarında, İskitler'in ekincilikle uğraşan Alazon
(Alazlar) bnoyundan bahseder. Kartlis Çkhovreba'da miladdan önceler şimdiki
Şirvan Doğu Gürcistan arasında öteden beri hudut sayılan ve Kür ırmağı
soldan karışan Alazan çayı ile onun sağ kolu Yor/Kabur çayına da aynı adı
vererek, her ikisine "İki Alazan" denmektedir. İslam kaynakları, bu
ikiz çayın yukarılarındaki savaşçı yerli ahaliyi (Arapça'da "Ç"
sesi omadığından Sanariye ve Ermenice kaynaklarda da Çanar'k (Çanarlar)
diye gösterir. M.S.23-79 yılları arasında yaşayan Romalı Plinius (41),
Karadeniz'in doğu kıyısında Phasis/Faş (42)
ırmağı yukarılarında "Laz'lar" (Laz'oi) adlı bir kavmin yaşadığını
bildirir. 131 yılında Karadeniz kıyılarını gemi ile dolaşıp, konaklıyarak
bilgi verdiğini az önce gördüğümüz Romalı Arrianos, Phasis ırmağı
üzerinde Diyaskurya (43)
limanına kadar hakim olan "Lazlar" dan ver onların kralı
Malasus'dan bahseder.
Bizanslılar, Doğu Karadeniz liman kasabalarına
Ortodoks hristiyanlığı benimsetmeye çalışmış ve kısman başarmışlardır.
Böylece, biri Kradeniz kuzey batısında Bucak kesiminde, biri Karadeniz'in doğusunda
Abaza-Megrel arasında ve biri de Kuzey Azerbaycan'da Şirvan batısında ve İki
Alazan boyunda olmak üzere, üç bölgede Alazon/Alazan=Çanar ve Laz kollarının
dağılarak yaşadığını görüyoruz. Bunların Karadeniz kuzeyindeki
kolunu, 958 yılında yazılan Khazar Kağanı Yusuf'un ünlü
"Mektub"unda, bir Khazar uruğu olarak "Çanor" diye anılmaktadır.
Rize kesimindeki bizim Lazlar, Karadeniz'in doğusundaki koldan buraya
gelmişlerdir. Onlara komşuları Gürcüler "Çan" ve Faş/Riyon ırmağı
kaynaklarındaki "Suvan" denilen Dağ Gürcüleri ise "Çanar"
adının bozulmuşu olarak "Zanar" deyimini, hem Lazlar, hemde ön göçerek
boşalttığı bölgenin adı olarak kullanmaktadırlar
(44).
Böylece, Faş/Riyon boyundaki Çanar/Lazlar'ında
ikiz adına işaretten sonra, neden eski "Alaz" adının kısalarak
"Laz" biçiminde söylenmesinin izahına geçelim. Kafkas Sıradağları
ve çevresi yerlilerinin dilinde, yabancı adların başındaki sesleri yutma alışkanlığı
vardır. 430 yılından beri milli alfabesi bulunan Kartel/Gürcüler, bu alışkanlık
yüzünden:
Aran'a Ran, Araks ırmağı (Aras) için Rakhs, erkek adı Amiran'a miran, Aşot'a
Şot/Şota, Arat'a Rat; Ermenice'de de Gürcistan'ın eski adı İber'e Ver (Gürcistan
yerine Vırasdan), Aristak'a Ristak; Dağıstan'da Oğuznameler'de ılak/ilek
diye anılan madenci/kuyumcu Türk uruğu Lezgilerin atalarına, Yunanca
kaynaklarda bile (45)
Lak/Leg denilmesi gibi, bizim Alaz'da
ilk sesi yutularak Laz olmuştur.
Öteden beri Türkiye'yi bölüp parçalamayı
gözeten Ruslar ve onlar'da yardımcı olup, kendilerine pay çıkarmayı gözeten
Gürcüler: "Lazlar'ın Müslüman Gürcü ver Megrel cinsinden olduğu"
yalanını, ansiklopedilere ve mektep kitaplarına yazmışlar; ağızdan
propoganda edegelmişlerdir.Bunlara verilecek ilmin susturucu cevabı, özetle
şunlardır:
a) Faş/Riyon boylarından, 562 yılında
Bizans toprağı Çoruk ağzı soluna göçen Lazlar/Çanarlar, eski yurtlarında
Beğlik kurarak yaşarken, efendileri oldukları Megerel kavminden kelime alış
verişi yapmışlardır. Türkçemizde Ermeni hizmetkarlarından Erzurum ve
Kars'ta sözleri: akhbun, pulul, hagos, Rumcadan: gübre, balık ve sebze adları
gibi.
b) Bütün Karadeniz ülkelerinin en ahlaksız-hırsız
ve tenbel kavmi olup,-bağışlayınız- 1555 de onların kendi karı ve kızlarını
peşkeş çektiklerini, çocuklarını esircilere sattıkları, papazlarının
bile kilisede hırsızlık ettiğini Avusturya Elçisi Busbeck'in "Türk
Mektupları" kitabında ve Venedik, Ceneviz gemicilerinin raporlarında,
Katip Çelebi'nin "Cihannuma" kitabında görmekteyiz. Tıpkı, 1921
de Batı Gürcistan Müslümanıyız diye göçüp, Artvin'de gezginci
dolaşan "Karaçadırlılar" gibi.
Namus üzerine, evladına dokunulması
bahsinde adam öldüren ve "kan davası" bile güden, çalışkan,
doğru ve namuslu Lazlar'ın Sosyoloji ilmi bakımından, tam tersleri olan
Megrel Gürcüleri soyundan gösterilmesi, bir iftira ve düşman propogandasıdır.
Bilindiği gibi LAZLUK, batıda KEMER'den başlar
ve doğuda ÇORUK'ta biter. HEMŞENLİLER'e gelince, az önce Horasan'dan M.Ö.250
yıllarında beylerbeği Mauna ile Hamadan bölgesine muhafız Türkmenler
olarak gelen; oradan Küçük Arşaklı hükümdarı Ardaşes tarafından110 yıllarında
saygı ve özenti ile getirtilip, Gökçegel Akagez dağı arasına yerleştirilince,
Hamadan'dan gelişlerine göre "Amad Üniler" adıyla anılan kabile,
tabiatıyla, 301 yılında, Türkmen Dedesi Horasanlı Prens soyundan Arşaklı
Aziz Grigor'un eliyle, çağın "Halk Dini" sayılan Hz.İsa dinine
girmişlerdi. Fakat anadilleriTürkmen/Oğuz ağzını unutmadıklarından,
Rize'nin doğu kesimine göçerken de yeni adlarının Türkçe olduğunu görüyoruz.
Bu uğurda, elimizde iki rahibin yazdığı Ermenice Kronik haberi var:
a) Muş'daki Çanglı Kilise papazı
Mamikonlu/Hohanes (V.Bab) 628 de biten "Daron Tarihi"nin (46)
sonunda diyor ki: Bizans Kayseri
Herakliyus Sasanlı Şehenşahı II.Khovrov'a savaş açtığı sırada 626 yılında,
Gürcü Beği Vaştyan'ın Çoruk'u geçerek Balkar Dağları kuzey yamacındaki
Dampur denilen şehri yaktığından, onun kızkardeşinden doğma yeğeni
Amadunili uruğu beği "Hamam" bu şehri yeniden imar ederek, kendi adını
verip Hamamşen (Hamam Abad/Hamam'ın şenlendirdiği) dedi.
b) Kronikini 788 yılında bitiren Gevond (Leonce),
Divinde bulunduğunda, eserinin sonunda (Yukarı ki haberi, 160 yıl sonra imiş
gibi göstererek şöyle diyor:
Yağmalanıp yoksul düşen çoluklu çocuklu onikibinden çok kimseler, boybeğleri
Amatunili Hamam'ın öncülüğünden göçüp kaçarak Kol (Göle) üzerinden
Tayk (Oltu Narman) bölgesine vardılar; oradan da, kuzeybatıdan akarak
Egeristan (Eceristan/Acar)'a Pont Denizi'ne (Karadeniz'e) karışan Akapsis'i (Çoruk'u)
geçtiler. Bunu haber alan Bizans Kayseri IV.Konstantin (780-797), onları ülkesine
yerleştirerek, verimli topraklar verdi (bu haber, Hopa'nın koyuncu Hemşenlerine
ait gözüküyor).
V. SELÇUKLU FETHİ ve ÇEPNİ TÜRKMENLERİ'NİN
YERLEŞMESİ (1080)
Bilindiğ gibi, II.Selçuklu Sultanı
Alparslan (1063-1072), 1064 de Bizanslılar'dan Ağrı Dağı çevresi ve Kars
ili bölgesini fethetmişti. 2.Batı Seferinde ise, Tiflis'i Arap Caferoğulları
Emirliği'nden Ahıska ve Ardahan ile Ardanuç çevresinide 1068 yılında almıştı.
3.Batı Seferinde Alparslan 1071 Malazgirt seferiylebütün Doğu anadolu'yu bu
arada Erzurum, Gümüşhane ve Erzincan bölgelerini fethetmişti.
Sultan Melikşah (1072-1092) çağında Selçuklular,
Danişmendli Emir Ahmed başbuğundaki ordusu ile, Bizans'ın müttefiki ve sağkolu
sayılan Apkaz Gürcitan kralı ve Bizans Kuropalatı II.Giorgi'nin kalabalık
ordusunu, Posof 'u Güney kısmındaki "Kwel" (Kolköyü) savaşında
24 Haziran 1080 günü yenerek, büyük zafer kazandı. Bu yüzden, bütün Çoruk
beyleri ile birlikte, Acara-Rize-Trabzon bölgeleride fethedilip, Karadeniz kıyıları
elegeçirildi. Batı Gürcistan'da Kutayis bölgesi bile alındı. Kartlis Çkhovreba'nı
kaydına göre:
Bu "Büyük Türk Zaferi" üzerine, Türkistan'dan göçüp gelen Ebu
Yakub ve İsa Böri başçılığındaki yerleşecek yurt arayan çok kalabalık
Türkmenler, develeri, at yıkıları ve koyun sürüleriyle birlikte bu yeni
fethedilen bölgelere gelip yerleştiler (47).
İşte bu sırada, atalardan gelen bir rivayete göre 80 bin obalı Türkmen Çepniler
de bu sırada Trabzon bölgesi ve çevresine gelip yerleştiği anlaşılıyor.
Çepniler gibi, Danışmend Eli'ne bağlı Kürtünlüler'in de bu 1080 Kol
Zaferini müteakip gelerek Harşit çayı boyuna yerleştiklerini sanıyoruz.
Ancak, türkiye Selçuklularının ilk başkenti İznik'i alan Birinci Harçlılar Ordusu'nun 1096 yılında Anmadolu'ya girmesi sırasında yeniden canlanan Bizanslılar, bundan sonra donanma ile gelerek, eski Trabzon Valisi Gabras Teodor idaresindeki kuvvetleri ile, 1098 yıllarında, Türklerin Trabzon Emiri olup, Çoruk ağzı'na kadarki yerleri de hükmünde bulunduran Sülü Beğ den, Trabzon şehri ve çevresinmi zaptettiler. Bundan sonra, denizden takviye alan Trabzon ve doğu ile batısındaki iskele kasabalarda bulunan Bizanslılar'ın köylere ve yaylalara yerleşmiş bulunan Türkmenleri buralardan uzaklaştıramadıkları, sonraki kaynak haberlerinden anlaşılıyor.
VI. KIPÇAKLI/KUMANLI TÜRKLERİNİN RİZE BÖLGESİNE YERLEŞMESİ ve KOMNİNOSLU TRABZON TEKFURLUĞUNUN BUNLARIN YARDIMIYLA KURULMASI (1204)
1084 Kol Zafer'nden sonra, Apaz Kartel/ Gürcistan
Krallığı, küçülüp, merkezi Kutayis olmuş ve Selçuklulara haraç vererek
tabi kılınmıştı. Başta Kiyef'teki olmak üzere, Rus Knezlikleri/Beğlikleri
önünde yenilerek, Kardeniz kuzeyinden çekilen, "sarı saçlı, gök gözlü
ve insan güzeli" tipindeki sarışın KUMAN/KIPÇAK Türkleri, Azak
Denizi ile Kafkas sıradağları arasına çekilmişlerdi. Yeni Apkaz
Kartel Kralı II.Giorgi oğlu IV.David 1096 veya 1098 yılında, "Kıpçaklar
Hükümdarı Şar Khan oğlu Atrak2ın kızı Gurandukht ile evlenmişti. Bu yüzden
Sultan Melikşah'tan sonra oğullarının (1099-1103) taht kavgaları ile Selçuklular'ın
sarsılıp zayıflamasını fırsat bilen IV.Davit kaynatası'nın milletinden
yararlanmayı düşündü. Bu sırada Mart 1118 de İsfahan tahtına 13 yaşında
Sultan Mahmud geçince, Büyük Selçuklu Devleti de ikiye bölünmüştü.
O, nüfusları çok yiğit savaşçı ve cin atları ile çabuk koşan Kıpçak milletinin, hem komşuluk, hem de yoksullukları yüzünden, kendi ülkesine getirterek, onlardan kurulacak ordularla istiklale kavuşup ve Kür ile Çoruk boylarını zaptetmek üzere, Atrak Han'a elçiler gönderdi. Böylece, 1118 yılında, Tiflis kuzeyinde ve Kazbek Dağı doğusundaki Daryal geçidinden topluca göçüp gelen Kıpçaklar aileleriyle birlikte iyi yerlere yerleştirilip, bunlardan 40.000 seçkin savaşçılar aldı; ayrıca kendisine bağışlanan, çoğu Uz/Torp ve Peçenekler den Karadeniz kuzeyinde tutsak alınan genç tutsaklardan oluşan 5.000 seçkin ve yorgunluğa dayanıklı kölelerden, kandi hâs ordusunu kurdu. Böylece, 40.000 artı 5.000, 45.000 güçlü Kıpçak ve onların kölesi Türk askerleri sayesinde, 1122 de Tiflis, 1124 de Arpaçayı boyları ve İspir ile Bayburt dışındaki bütün Çoruk havzası, Irak Selçuklularına bağlıTürk Emirliliklerinden alınarak, gönülden (Ortodoks) Hristiyan olmayı hızlandıran Kıpçaklar'a yurt
olarak verildi.
Apkaz Kartel/Gürcistan Kralı ile III.Giorgi
(1156-1184) çağında, 1177 yılında eski ocaklı Başkumandanlar hanedanı
Orbelyanlar'dan bu makam alındı ve Kıpçaklardan Kubasar (48)
adlı Beğe verildi. 1184 de Kraliçe Tamara (1184-1212) Başkumandan Kubasar ve
onun Kıpçaklı askerleri sayesinde, ilk Kraliçe olrak tahta geçebildi.
Ancak, az sonra Kubasar Beğ, yaşlılıktan uğradığı nüzul yüzünden
ayakları ve dili tutulunca, Başkumandanlık ve onun malikanesi Loru şehri ile
çevresi ondan alınarak Koluuzunoğlu ailesinden Sargis'e verildi. 1195 de
Kafkaslar kuzeyinden "Yeni Kıpçaklar" gelince, onlara da Tamar çağında,
Eski 1118 yılında göçüp gelen Kıpçaklar'ın yurtlarından yerleşecek
yerler verildi. İşte bu yüzden, eski Başkumandan Kıpçaklı Kubasar'ın
ailesi ve akrabası göçerek, Rize bölgesine geldiler. Bugün bile, sarışın
ve gök gözlü olan ve içlerinden bir de İstanbul Teknik Üniversitesi
Rektörlüğpü yapan değerli bir Profesör çıkan "Kum-Basar" adlı
kalabalık Rizeli aileler, 1195 yılından az sonra, o zaman Bizans
idaresindeki Rize kesimine gelen ve 1461 Osmanlı Fethi'nden sonra Müslüman
olan soylu Kumbasar hanecanına mensupturlar (49).
Apkaz Gürcistan Kraliçesi Tamar/Tamara, IV.
Haçlılar Ordusu 1204 yılında İstanbul'u işgal ederek Bizans devletini yıkıp,
yerine Lâtin Devletini kurınca, oradan donanma ile kaçan ve kendine sığınan
akrabasından Kominoslu I.Aleksis'e, Kıpçaklı ordusu ile yardım ederek, onun
Nisan 1204 de, Trabzon İmparotorluğu adıyla yeni bir devlet kurmasını
temin etti. Bu sırada Rize ve Trabzon bölgesine, Kıpçaklı askerlerden
bir çok aileler gelip yerleştiler (50).
VII. TURABOZAN TEKFURLUĞUNUN KOMŞU TÜRKMEN
BEĞLİKLERİ İLE İLİŞKİLERİ, SELÇUKLULARA ve FETİHTEN ÖNCE OSMANLILARA
HARÇ ÖDEMESİ
1214 yılında Sinop şehri ve limanını
Selçuklular'a bırakan yenik Trabzon İmparatorluğu, Derdem Korkut Kitabı'nda
ve Türk kaynaklarında, ancak komşu Türkler'e harac veren ve Komninoslu
Prensesler ile Türkmen Beğlerini evlendirerek yaşayabilen bir "Takfurluk"
Beğlik sayılmıştır. Giderek ancak Giresun,Trabzon, Rize kesiminden ibaret
Karadeniz kıyılarını elinde tutabilen Komninoslu Takfurluğu, doğu ve batısı
yüksek surlarla çevrili ve kale yıkan Fatih Sultan Mehmed'in topları icad
edilmezden önce, savaşla alınması imkansız Trabzon şehri'nin müstahkemliğinden
varlığını koruyabiliyordu. Şehre yerleşen ve İran üzerinden gelen
ticareti ellerine geçiren Venedikli ve Cenevizli İtalyanlar'da aldığı gümrük
payı ile geçimini sağlıyordu. Kırlık yerlerde ve kaleler dışında
yaylalarda ise Türkmen obaları ve rize dahil daha çok Çepniler yaşıyor ve
hakim durumda idi.
Melik adlı bir serdar sayesinde Bayburt üzerinden
gelerek Maçka yoluyla Trabzon'a varan bir Selçuklu ordusu 1228 yazında şehrin
surları önüne varmıştı. Surlara kapanan takfur askereleri dışarı çıkmadıklarından
geri dönüldü. Selçukluların 1243 de Cengizliler ile yaptığı savaşta,Takfurluk
ordusuda , tabilik esasına göre yardıma gelip, cenge katılmıştı. Ancak,
Selçuklular yenilince, Takfurluk 1244 de Cengizliler'e haraç vermeğe başladı.
Bölgedeki kalabalık ÇEPNİLER, devlete vergi vermeyip, savaşta Selçuklu
ordusuna asker vermekle yükümlü idiler. İlhanlılar:'dan güç alarak 1264
de Sinop üzereine ordusuyla yürüyen Takfur II.Andronikos'u Trabzon-Giresun Çepniler'i
engelleyecek derecede kalabalık ve kuvvetliydiler.
Osmanlı Fethi'ne kadar, Trabzon bölgesi: Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Ordu'daki Bayramlu Türkmenleri'nin akın edip, haraqc aldıkları bir yer olmuştu.Rize ve Trabzon'daki Kıpçaklı ve Türkmenler çoklukta olup, bu yüzden babası Basil ölünce 1340 yılında onun yerine geçen kızı Anna'ya Türkçe "Ana Kutlu" deniyordu. Giresun'u 1390 da Hacı Emir oğlu Süleyman 1404 yılında, İspanyol elçisi, Trabzon şehri çevresinde yaşayan Beğ alıp, Bayrameli/Ordu'ya bağlamıştı. 1453 de İstanbul fethedip Bizans devletini ortadan kaldıran Fatih'e aynı yılda Trabzon Taffurluğu tabi olup, harac ödemeğe başlamıştı.
VIII. OSMANLI FETHİ ve İDARESİ'NDE RİZE BÖLGESİ : YENİ TÜRK GÖÇLERİNİN YERLEŞTİRİLMESİ (Karaman/Konyalı, Akkoyunlu, Dulkadırlı)
Fatih II.Sultan Mehmed, Komninoslu bir anadan doğan ve Komninoslardan evli olup, Turabozan Takfurluğunun müttefikiki olan Akkoyunlu Padişahı Uzun Hasan'a rağmen, 1461 yazında ordusuyla gelince, son Takvur "eman" ilesavaşsız teslim oldu. Daha önce şehirdeki Rumların çoğu ve çevredeki Rum köylülerinin bir takımı, Kırım'a göçüp, orada yerleştiklerinden, 1475 de Kırım liman şehirleri Venedik ve Cenevizlilerden alınıp,ilk tahrir yapılırken, bunlar "Turabuzoniyan" diye yazıldığı görülüyor. Aynı 1461 yılında, doğuda Çoruk ağzına kadarki yerler ve arada Rize'de savaşsız fethedilerek, bütün buralar, yeni kurulan "Turabozan Sancağı"na bağlandı. Şehir ve kasabalara gönüllü ve sürgün olarak Çorum, Amasya, Tokat ve Samsun bölgelerinden Türkler getirtilerek vergilerden muaf olarak 1464 yılına kadar yerleştirildi. İkinci Fatih çağı iskanı, 1466 da Konya/Karaman Eli fethedildikten sonra, şehir ve kasaba halıkını çoğu İstanbul'a, azı Turabozan Sancağındakilere ve köylülerde, Rumeli ile Turabozan Rize köylerine yerleştirildi. Bu yüzden, her iki iskan sırasında gelen Müslüman Türkler, buralardaki Kıpçaklı ve yerli ahaliyi, gönüllü Müslümanlığı kazanırken, Osmanlı vergi defterlerinde, kimlerin hangi göçmenin irşadiyle Müslüman olduğu işaret edilmiştir.
1486 yılında yani Fetih'ten 25 yıl sonra
tutulan ilk Turabozan Sancağı TAHRİR TAPU DEFTERİ'nde, şimdiki Rize
İli bölgemiz:
RİZE,
ATİNA (Hemşin nahiyeleri dahil),
LAZLUK (Ardeşen, Vitçe/Fındıklı, Arhavi, Khopa dahil) üç kaza halinde
Turabzon'a bağlı bulunduğu belirtiliyor.
Sultan II. Bayezid'in oğlu Şehzade Sultan
Selim'in 1511 yılına kadarki 20 yıl süren "Turabzon Sancakbeğliği"
sırasında, 1501-1507 yıllarında aşırı Şiilik ile Akkoyunlu Sünni
Devletini yıkan Safevi Şah İsmail'in kırgın ve zulümden kaçan Akkoyunlu Türkmenleri,
en yakın Osmanlı toprağı olan (çünkü, Fırat'ın batısında Divriği'ye
kadarkiş yerler, Mısır Kölemen Devleti elinde idi), Turabzan Sancağına
aileleriyle birlikte sığındılar. Şehzade Yavuz Selim, bunları bağrına
basarak, Trabzon ve Rize bölgelerine iskan ederek, geçimlerini kolaylaştırmak
için, onlardan kurduğu ordu ile 1508 de Kutay şehrini alarak, Batı Gürcistanı
yağmalayıp, kendisine tabi kıldı.
Şehzade Sultan Selim çeğında o kadar
kalabalık Akkoyunlu Türkmeni bu iki ilmiz bölgesine gelip yerleştiki, onların
lehçesiyle bugün bile Rize'de ve Trabzon'da, "KE" sesini
"Ç" ve "GE"'yi "C" biçiminde
(Türç/Türk, Çatip/Katip, Coz/Göz, Cemi/Gemi sözlerindeki gibi) söylenenlerin
lehçesi, Tebriz ve Revan Türkleri ile, yine 1534-1545 de Kanuni Sultan Süleyman'ın
Tebriz şehrinden göçürüp gönüllü iskan ettirdiği Erzurumlular'ın
konuması gibidir. 67 ilimiz içinde, Erzurum şehir içi ve yakın köyleri
ile, Trabzon ve Rize halkımızın bu biçimdeki Akkoyunlu lehçesi yaşatmaları
Türk dili Tarihi Profesörü rahmetli Dr.Ahmet CAFEROĞLU'nun kitabı
ile, Atatürk Üniversitesi eski öğretim mensuplarından Rizeli rahmetli
arkadaşım Dr. Turgut "Rize Ağzı" kitabındaki derleme metinlerden
anlaşılmaktadır. Trabzon veRize (Hemşin kesiminde)ki "Bornak" adlı
köy va yayla da, Akkoyunlu uruğunun vezirler çıkaran boyundan olup, buralara
iskan edilen koldan kalmadır.
Rize Tabzon bölgesine son ve dördüncü
iskan, Yavuz Selim'in Padişah olduktan sonra, Mısır Kölemen Sultanlarına möeylettiği
anlaşılan Maraş-Elbistan'daki Dulkadiroğlu Türkmen Beğiliğini 1515 de
ortadan kaldırınca oradan gönderdiği Maraşlı ve Dulkadırlu oymakları
ile olmuştur.
Osmanlı Defterdarlığının tutturduğu şu ilk beş Tapu
Tahrir Defteri, bütün eski Trabzon Sancağı kazaları gibi, Rize İlimiz için
de, Fetihten sonraki ilk 120 içindeki ahali vergi mükellefleri, din, iktisadi,
hayat, vakıflar, vergi kaynakları ve daha başka içtimai durumları öğrenmek
için Dünyadaki eşsiz değerdeki milli kaynaklarımızdır.
1)1486 dan kalma, İstanbul Başbakanlık Arşivindeki 828 sayılı,
2) 1521 tarihli 52 sayılı defter. Bunda:
3) 1523 tarihli 387 sayılı,
4) 1554 tarihli 288 sayılı
5) Ankara Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü "Kuyud'i Kadime Arşivi"nde
1583 yılından kalma 29 sayılı.
Bunlardan 2,3, 4'den faydalanan rahmetli Hocamız Prof.Dr.Tayyib GÖKBİLGİN,
1962 de yayınladığı, "XVI. Yüzyıl Başlarında Trabzon ... ve Doğu
Karadeniz Bölgesi" adlı araştırmasında .... bölgesine ait çok değerli
bilgiler vermiştir.
IX. RİZE ADININ ADAŞI ve MİLLİ MÜCADELEMİZ'DE
RİZE BÖLGESİ
Tarih metodunda, bir kavim veya coğrafyanın
tanıdığı adların bilinmesi, onun aslını tanıtır. Öteden beri Rumların
yayın ve propagnadalarına uyularak, 1877 de basılan Şâkir Şevket'in "Tırabuzon
Tarihi" bizde de éRize" adının Rumcada:
a) Pirinç/Çeltik /ekilen yer)
b) Dağ eteği anlamına geldiği tekrarlanmış; bunun adaşı olup olmadığı
araştırılmamıştır. Halbuki, ner pirinç yetiştiren, ne de dağ eteği
olan Erzincan'ın eski adı da, Sakalar'ın Khalyb boyundan kalma olarak, ERİZA/EREZ
idi. Küçük Arşaklılar bahsinde gördüğüğmüz, Hristiyanlığı resmi
devlet dini yapan Arşaklı III.Tiridat'ın (287-330), Roma'dan yanında getirdiği
katibi Agahthangelosd(V,CIX), 286 yılı vak'alarını anarken, Karasu/Fırat'ın
sağ yanıundaki eski Erzincan için, "Anahit/Tapınağı bulunan Erez Şehri"
diyor. 324 de ölen Süryani Kalaglı Zeno da "Daron Tarihi"nde (51)
Aziz Grigor'un, Hükümdarın izniyle eskiden tapılan putları yıkmağa ve
ortadan kaldırmağa başladığı sıralada, Erez'dekileri de temizlediği
anlatılır. Khorenli (II,14), Artaksiyaslı II.Tigran'ın (M.Ö.95-96) tapındığı
putlar arasında, Eriza'da Artemis (Erzincan'da Anahit) heykelinide sayar.
"Alaz" adının, baştaki ses
yutularak "Laz" biçiminde söylenme sebebini açıklarken, bunun
Karadeniz Hazar Denizi arasında adet olduğunu misalleriyle arz etmiştim.
Karadeniz kıyısındaki Rize'nin eski adı, "Eriza" ile adaş
olabilir ve baştaki ses yutulduğundan, Rize kalmış.
1. Yukarı el, Yüksek Ülke
2. Eski Van Kalesi
3. Nuh’un gemisi’nin Tufandan sonra oturuğu dağ/Ağrı’nın Avrupalılarca adı
4. Benim, Kars Tarihi, İstanbul,1953, Prof.Dr.Afif ERZEN, Doğu Anadolu ve Urartular, ankara,1984)
5. Türklerin de Oğuznameler'de uluatası sayılan
6. 1834 de Rusların Alekabdropol, 1924 den beri Bolşeviklerin "Leninakan" adını takdıkları
7. Dağıstan güneyinde "Demirkapı-Derbenmd" ve Tiflis kuzeyinde "Daryal"
8. Heredot'ta "Protothyas oğlu Madyas
9. Savaş tanrısı anlamında lakab
10. 714 Göktürk yazıtı, 1069 "Kutadgu Bilik", 1072-1074 "Divânu Lûgati't Türk"
11. Sarıkın/Sarıklar yurdu
12. Sarıkın/Sarıklar yurdu
13. İskit, doğrusu: "Çikit, Çikil uruğu ataları ve Çerkesler içinde "Zyg, Sikh", Gürcülerin onların Ubuk kesimindeki yurduna verdikleri "cik et / Çik et" Çık yurdu deyimi de bununla ilgili.
14. Kır basar/ ordu safını basar/yener
15. Tiflis Çıldır Gölü arasında çok sarp
16. Kâtip Çelebi'de ve bugün bile halk arasında
17. Türk töresince, boylarına gore
18. Oğuzlar'ın Üç Ok kolundan üç ok anlamında. Dede korkut Oğuznamelerinde: "Gualet Koca oğlu Şor Şamsoldin" Gugar yurdu Şor kolundan Üç Ok/Şamı Şolde.
19. El Teberli deyiminden bozma
20. Yunancada "ç" sesi olmadığından onun yerine "z" ile.
21.
Alexandre Bashmakoff, "La Synthes des
Periples Pontiques", Paris 1948, s.10, 85,87
Latincesi A.G.ROOS
"Flavii Arriani Qavee Exstant Ommia", Paris 1968, Tabula III. Ponti
Euxini Periplus Secundum Arrianum
22. Heredotta Sespeir, Ksenofon'da Hesperit (Hesperler), Strabon'da Hysiratid/Syspiritid
23. A.BASSHOMAKOFF, anılan eserinde, syf..30
24. Stad'dan Roma miline Başmakof çevirmiştir
25. Akameneşli II.Artakhşatra, 404-358
26. Erzurum Kars arasında ve Yukarı Aras boylarına Pasenler adını veren
27. Ağrıdağı Aras arasında ve Aras'ın sağında
28. Karaçay Balkar'ın ataları
29. Strabon, XI, ıv,5: Kartlis Çkhovreba, M.BROSSET tercümesi, "HİSTORİE DE LA GEORGİE" I. cil, 1849 S.Petesburg, s.48-49)
30. Roma Tarihi, 117/579
31. M.BROSSET tercümesi, aynı eser, I. 77-83
32. KHORENLİ,11,5,6,57; Rene GROUSSED, "Histoire de I'Armenie des Origines a 1071" 1947, Paris, s.293
33. Hayvan biçiminde görüp, etlerini isırma koparma hastalığı
34. Gümüşhane'deki Sadak
35. Aşağı Çoruk bölgesinde/Ardanuç, Şavşat, Artvin, Borçka, Gönye ve Rize yanındaki
36. Kafkaslar kuzeyinde/ Dağıstandaki
37. Şirvan/Hazar Denizi kıyılarına
38. Agathangelos,XII,CXX
39. Halk dilinde "Düz Ermenilik"
40. Dede Korkut Oğuznameleri Hazar Denizi'nden Kızılırmak başlarına varınca yerleşip hakim olan Sakalar/Aşkenaz ile onların soyundan Arşak Partlı/Torkomyan Türkmenler'in Tarih Destanlarıdır. Bu uğurda, 40 yıldan çok zamandır yayın yapmaktayım. TTK'nın yakında çıkacak "BELLETEN"inde bu hususta bir konferans metnimiz yer almaktadır.
41. Tabiat Tarihi, IV,4
42. Kutayıs'dan geçen Riyon
43. Abaza ülkesindeki Sokum
44. W.E.D.ALLEN, A History of the Georgian People", 1932 London, s.28,428)
45. Strabon ve sonrakilerde
46. Muş Ahlat bölgesi
47. M.BROSSET tercümesi, anılan eser, 1, 340-342)
48. Türkçe Kur Basar, ordu safını bozar anlamında
49. Türk Dilbilgisi bakımından, Kubasar'ın KUMBASAR biçimine dönüşmesi, dilimizdeki türeme "m" sesine göre çok tabidir.
50. M.BROSSED tercümesi, 1. 464 , W.D.ALLEN, "History of the Georgian People", s.108
51.
V.Langlois, Colectionm, 1.344